06.05.2024
İyi okumalar.
°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Felix üzerini değiştirmiş bir şekilde hastane odasına sessizce girdi. Barut ve kan kokusundan kurtulmak için kıyafetlerini değiştirmiş ve normalde yapmadığının aksine parfüm sıkmıştı. Yavaş adımlarla hastane odasında ilerledi. Hyunjin ve Minho'nun sarılarak hasta yatağında uyuduklarını gördüğünde ise gülümseyerek koltuğa oturdu.
Bu hayatta uğruna her şeyi yapabileceğini bildiği iki varlık da karşısında huzurla uyuyordu.
Bakışları önce Minho'ya çevrildi. O kendisinin kahramanıydı. Çocukluğunda onu herkesten korumuştu. Yalnızca bir kez koruyamadığı an olmuştu, o an ise onu az daha ölüme götürüyordu.
Yine de Minho bu hikayedeki en masum kişiydi. Kendisini suçladığı her an Felix pişmanlık duyuyordu.
Minho ailesinin yokluğunda kendisine aradığı tüm sevgiyi, şefkati ve merhameti vermişti. Felix'i rahatsız eden çocukları döverdi küçükken. Ve sonra işler çığrından çıkmış, Felix'i öldürmeye kalkan herkesi öldürmüştü. Ve sonra kaldıkları yetimhaneyi de ateşe vermişti.
Şu an tapusu Felix'in üzerine olan yetimhane arazisi yıkık taşlar ve molozlar eşliğinde bekliyordu. Ya da Felix öyle sanıyordu.
Bakışlarını Hyunjin'e çevirdi. Aylar önce hayatlarına giren bu çocuk, ona hâlâ masum duyguların var olduğunu öğretmişti.
Kaybettiği sevgilisini kalbinde taşımaya devam eden bu genç, Minho ve Felix içinde kalbinde kocaman birer yer açmıştı. Çok büyük bir kalbi, sonsuz bir sevgisi ve merhameti vardı.
Kırmızı saçları, bilmiş tavırları ve sevimli bir egosu vardı. Özgüvenliydi, kendini seviyordu. Anlayışlıydı ve kibardı. Sosyal bir yapısı olsa da içten içe tüm bunlardan bağımsız, hassas ve duygusal biriydi.
Kalkanlarını yalnızca kendilerinin yanında indiriyor olmasına karşın oldukça da naifti. Felix cebinden telefonunu çıkartıp onların resmini çekti. Galerisine kabataslak bakıldığında, iş için gerekli olan birkaç belge ve silah resimleri dışında, galerisi tamamen Minho ve Hyunjin ile doluydu. Hyunjin'in resimleri daha az bulunuyor olsa da Felix durduk yerde gündelik şeylerle meşgulken onları çekmeyi seviyordu.
Galerisinden çıkıp önüne baktı, gerçeğini izlemek çok daha zeykliydi. Dakikalarca sevgililerini izlerken Hyunjin'in başını Minho'nun göğsüne sürtüp mırıldanmasıyla hafifçe gülümsedi, uyanıyordu. "Lix?"
Hyunjin yavaşça gözlerini aralayıp sevgilisine baktı. "Sevgilim?"
Hyunjin birkaç saniye bekledi, daha sonra hızlıca yerinden doğrulup Felix'e baktı. "Gelmişsin! İyi misin? Bir sorun oldu mu? Neler yap-"
"Hyunjin, dur." Hyunjin anında susarken Felix gülümseyerek yaslandığı koltuktan doğruldu. "Minho'yu uyandıracaksın güzelim, gel buraya."
Hyunjin Minho'nun kollarını arasından yavaşça çıkarken birkaç adım ötede oturan Felix kollarını açıp onu karşıladı. Hyunjin yan bir şekilde Felix'in kucağına otururken ellerini iki yanağına koyarak dikkatle sevgilisine baktı. "Konuşabilir miyim?"
"Konuş."
"İyi misin?" Felix uzanıp Hyunjin'in yanağında ki ellerinden birini tutarak dudaklarına götürdü. "İyiyim sevgilim, hiçbir sorun olmadı. Yeonjun ile beraber işimizi halledip evlerimize döndük."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cimetière de Lee'
Fanfiction{Hyunholix} Silah ticareti yapan, yüzlerce silah fabrikası olan ve her sene açık ara farkla silah satışlarında zirveye oynayan bir silah taciri; Lee Felix. Kimsenin cesaret edemeyeceği yerlere hiç zorlanmadan uyuşturucu ulaştıran, bilinen en güçlü...