20.11.2024
Changbin arabasının tekerleğine sert bir tekme atarken dudaklarından dökülen küfürler eşliğinde öfkesini çıkartacak bir şeyler arıyordu. Yanında sakin bir şekilde dikilen Taehyun kısık gözlerle arkadaşına baksa da sessizliğini korumuştu. "Yok yok. Bana bir ipucu bırakmış olabileceği hiçbir yerde bir şey yok!"
Taehyun sakince arkadaşını izlerken Changbin öfkeyle saçlarını çekiştirdi. Küfredip bir şeyler mırıldanan arkadaşına sırtını dönüp cebinden sigara paketini çıkarttı. Çıkarttığı dalı mavi bir çakmakla tutuşturmuş, kolunu arkaya doğru uzatıp sigarayı Changbin'e yaklaştırmıştı. Changbin düşünmeden kendisine uzatılan yanan sigarayı almış, Taehyun rüzgara sırtını dönüp ikinci bir dalı da kendisi için yakmıştı.
Paketi cebine yerleştirip arkasını döndüğünde Changbin'in kendisine bakıyor olduğunu gördü. Tek kaşını kaldırıp başını hafifçe salladı. "Neden bu kadar sessizsin?"
"Yeterince sinirlisin dayak yemek istemiyorum."
Changbin göz devirdi. Arabanın kaputuna yaslanıp Taehyun'a gözleriyle yanını işaret etti.
Sessizce yanına yerleşen beden dudakları arasındaki dumanı havaya üflerken Changbin'e yandan bir bakış attı. "İnanıyor musun?"
"Neye?"
"Christopher'ın Hyunjin'i öldürdüğüne?"
Changbin gözlerini kapatıp sigaradan derin bir nefes aldı. Konuşurken dumanı yavaşça soğuk havaya üflüyordu. "İnanmak istemiyorum. Bizi böyle bir işin içine sokmayacak kadar sevdiğine inanmak istiyorum."
"Ben Hyunjin'in öldüğünü düşünmüyorum."
"Neye dayanarak yapıyorsun bu çıkarımı?"
Taehyun omuz silkti. "Joowon Hyunjin Hyunjin diye ortalıkta dolanmıyor muydu? Onu alabilmek için Felix'in bile kaçıracak kadar gözünü karartmıştı. Normal şartlarda Felix ve Minho ile baş edemeyeceğini düşündüğü için Hyunjin'in peşine düşerlerse eğer onu kurtaracaklarını bilerek Hyunjin'i öldü gösterdi bence."
Changbin'in şaşkın bakışları altında konuşmaya devam etti. "Bir yem atsak aslında, nasıl bir şey olabileceğini bilmiyorum ama Hyunjin'in yaşadığını bildiğimiz hakkında bir blöf yapsak uzun süre rol yapamaz gibi düşünüyorum."
Changbin birkaç saniye bekledi. "Oğlum sen salak değil misin?" Taehyun alınmış gibi baktı. "Ne alakası var şimdi?"
Changbin sigarayı atarak yerinde dikleşti. "Tanrım çok mantıklı inanamıyorum bunu dediğime ama çok mantıklı konuşuyorsun." Yanındaki bedene dönüp kollarını açtı. Taehyun yumruk yiyeceğini düşünüp geriye çekilirken Changbin ona uzanmıştı. "Gel lan sarılacağım. Nasıl çalıştı kafan hâlâ hayret ediyorum." Sevinci elbette kendisi gibi düşünen birini bulmasına dayanıyordu. Sevgilisinin bunu yapmadığına inanırken içten içe birilerinin kendisini buna inandırmasına ihtiyaç duyuyordu.
Taehyun Changbin kendisine zorla sarılırken iğrenir gibi sesler çıkarttı. "Salak değilim ben pezevenk deli raporum var sadece."
"Bundan sonra dahi raporun da var lan! Ben veriyorum. Aferin sana." Taehyun çocuğu kendisinden tamamen uzaklaştırdı. "Verme lan bana bir şey. Siktir git Hyunjin'i bul yoksa Minho delirip hepinizi katledecek."
"Doğru." Changbin sıkıntıyla bir nefes verdi. Aklına gelen bir şeyle gözleri parıldadı. "Ev telefonu!"
"Ne?"
"Ev telefonu amına koyayım ev telefonu!" Changbin arabaya doğru döndü. "Bin hemen yolda anlatırım."
Taehyun hızla Changbin'in yanına otururken Changbin arabayı çalıştırdı. "Evde bir telefon var. Hat kesik ama Chris o telefonu hep salon sehpasında tutar. Daha önce defalarca kez atmaya niyetlendik ama bir gün mutlaka çalışacak diyerek bize engel olmuştu." Direksiyonu çevirip arabayı yönlendirdi. "O telefonda bir şeyler olduğunu biliyordum."
![](https://img.wattpad.com/cover/344554107-288-k459398.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cimetière de Lee'
أدب الهواة{Hyunholix} Silah ticareti yapan, yüzlerce silah fabrikası olan ve her sene açık ara farkla silah satışlarında zirveye oynayan bir silah taciri; Lee Felix. Kimsenin cesaret edemeyeceği yerlere hiç zorlanmadan uyuşturucu ulaştıran, bilinen en güçlü...