4. Bölüm | Gölü Göl Yapan Damlalardır

33.9K 1.2K 690
                                    

Normalde böyle bir zamanda bölüm paylaşımı yapmak istemem ama belki biraz kafanızı dağıtıp iyi gelir umuduyla bölümü paylaşıyorum. Ölen tüm kardeşlerimiz için tekrar baş sağlığı diliyorum ve sizi bölüme uğurlamadan kısa bir şey söylemek istiyorum.

İkinci favori karakterimle tanışacağımız bölüme geldik, şimdiden gösterdiğiniz bu güzel ilgiye teşekkür ederim. Şimdi daha önce hiç yapmadığım bir şeyi yaparak sizlere bir tag bırakıyorum. Eğer olurda Twitter uygulamasında #YarınlarZifiriK tagıyla bir tweet atmak isterseniz hepsini okuyacağımı belirtmek isterim.

Daha üç bölümle 3K'yı geçtik ve bu mutluluğumdan ötürü sizlere bölümleri daha uzun yazmaya çalışacağım, umarım bölümü beğenirsiniz. Teorilerinizi ve karakterlerin gerçekte sandığımızdan başka kim olabileceğini yorumlayıp yorum yazmayı unutmayın.

İyi okumalar ^^

4. Bölüm | Gölü Göl Yapan Damlalardır.

Obsessed, Zandros - Limi

Kararmış gökyüzü ve ıssızlık.

Karanlık ve yalnızlık.

Kalp ve kırıklık.

Acı ve çığlık.

Gökyüzü kararsa kaç yazar ki karanlıkta doğanlar için? Ya ıssız sokaklar kaç yazar sessizliğe alışan için? Karanlık mı dersin, ben orada doğdum. Yalnızlık mı , ilk onu öğrendim. Kalp mi? Kırıldığında onun ne işe yaradığını anladım. Acıyla kalbimin olduğunu çığlıkla karanlıkta olduğumu gördüm.

Ve işte buradayım. Ormanların etrafını sardığı tahminimce beş altı odalık bir taş evin alt katının büyük salonunda elimde tuttuğum kadehle Azrail'imin karşısındayım. Kadehi bana uzatan bu adam gerçekten de ölümle aramdaki tek engeldi, onu ilk gördüğümden beri önümde duruyordu ve önümde durması beni geride bırakmak istemesinden değildi sadece ölümümün önüne geçmişti. Bunu anladığımda ise her şey çok geçti.

Buradaydım, diğer elimde bir silahla karşısında duruyordum. Silah ne kadar ona uzanmış olsa da kadeh kadar soğuk ve yakınımdaydı. İkisinde de benim izim vardı, ten dediğimiz şey sadece insanlarda mı var sanıyordunuz? Öyleyse çok yanılıyordunuz.

Kendi kendime kahkahalar attım zihnimde, delirmiş miydim? Ah, hiç sanmıyordum ama keşke delirseydim diyordum. Delirmek gerçekleri görmek değildi, gerçeklerden kaçmaktı. Bu yüzden herkes yarı deliydi. Akıl sağlığı yerinde olan herkes aslında açık ara bir deliydi.

Aksi halde delirmek aklını kaçırmaksa hiç aklı olmayana ne denirdi ki?

Elimi ona olan yakınlığımı kesmek için geri çektim ve silahı tutan elimle beraber arkamda bağladım. Gözlerini silahtan aldı, silahı hemen sağında kalan yuvarlak cam masaya bırakıp ''Ceketimi çıkarabilir miyim?'' diye sordu, kafamı aşağı yukarı salladım karşısında öylece dikilirken. Camdaki yansımamız bizi karşı karşıya durduğumuz için birleşik gösteriyordu. Kollarımı kaldırsam sanki sarılıyor görünecektik. Neydi bu paralel evren görüntüsü mü?

Önünü açarak boğazını temizledi ve ceketini çıkarıp camın önünde duran tekli koltuğun üzerine bıraktı. ''Dolunay Akkorla görüşmedin.'' Dedi ve gömleğinin kollarındaki S harfli iğneleri çıkarıp kollarını katladı. Kafamı görüşmedim dercesine olumsuzca salladım. ''Seni bırakmayacağını mı düşündün?''

YARINLAR ZİFİRİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin