Bölüm geç geldiği için özür dilerim piyonlarım, benim için endişelenmeniz ve bölümü sabırsızlıkla beklemeniz için de sizlere milyonlarca kez teşekkür ederim. Her sorunuzu gördüğümde mutlu oluyor gülümsüyorum.
Hiç bir sorun yok bu sebeple merak etmeyin sadece bu aralar hayatımda fazla aktif olmam gerektiği için buraya zaman bulamadım ama aktiflik zamanı bitti. Artık buradayım. Size yine acele yazdığım için düzenleyemediğim bir bölüm bırakıyorum ama umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar piyonlarım, sizleri düşündüğünüzden çok seven yazarınız.
Instagram: Byzloey
Yarinlarzifirikaranlik
21. Bölüm | Can Yakan Küçük Şeyler
Exorcism, Clairity
Intro, Mogli
Falling to pieces, Jurrivh
Nefes kesici bir an nasıl mahvolabilirdi saniyeler içinde, bir dünya nasıl tersine dönebilirdi? Sular nasıl şehirleri altına alır yer yüzünden silerdi? Oksijen nasıl bir anda tamamı ile içimden çekilirdi? O ana gelebilmek için geçirdiğim zamanın, kum tanelerinin hiç mi değeri yoktu? Hiç mi hayatımın buralara gelene kadar mahvolması artık düzelmesi için yeterli değildi?
Neden yeterli değildi?
Gözlerimi karşımda duran içi kırmızı kum taneleriyle dolu olan cam kum saatine dikmişken zihnimde bu sorular dönüp durdu. Nefes alışım yavaşladı ve duyduklarımı sindirmeye çalıştı. Uçağa bindiğimizden ve eve geldiğimizden beri tek konuştuklarımız şu kadardı.
''Annen neden evden hiç çıkmıyor?'' yazmıştım kâğıda.
O da ''Agorafobi. Kişinin güvende hissettiği alandan çıkamaması ve kendi belirlediği yerler hariç hiçbir yerde güvende hissedemeyeceği bir kaygı bozukluğu. Bu bozukluk ben siyasetten mafya dünyasına girdiğimde başladı, belirtileri ben küçükken de vardı babam yüzünden saldırıya uğradığımız oluyordu ama benim bu dünyaya girmemle her şey daha da kötü oldu. Bu yüzden evden çıkamıyor.'' Diyerek cevap vermişti bana. Sonrasında da uyuyor numarasıyla yol boyu konuşmamıştı.
Ben de sadece onu izlemiştim, dengeli nefes alışı ve hiç kıpırdamayan kirpiklerini izlemiş, teker teker saymıştım. Kokusunu içime hapsetmiş doya doya çekmiştim.
Sonrasında ise iner inmez eve gelmiştik ve hava aydınlanana kadar, yalandan ikimizde uyumuştuk. Aynı yatağın içinde yüzlerimiz birbirine dönük ikimizin de gözleri kapalıydı ama düşüncelerimiz sağır edici şiddetteydi.
Gözlerimi gün aydınlanmadan hemen önce yine açmış perde önüne dikilmiştim. Sonra gelmişti, omuzuma bir öpücük kondurmuştu ve ''Akkor'u ne kadar öldürmek istiyorsun Mia Donna?'' diye sormuştu. O an anlamıştım bir şeylerin ters gideceğini.
''Dolunay'ı gözden çıkarabilir misin onu öldürmek uğruna?'' sorusu zihnimde milyonlarca kez yankılandı. Çıkaramam demedim, çıkarmam dedim.
O benim ablam, onu gözden çıkarmam dedim. Bana baktı, elini ensesine attı ve yaklaşarak tekrar sarıldı. Söylerken yüzüme bakamamasının nedenini kulağıma vuran nefesi ve fısıltısıyla anladım.
''Buraya intikam için geldim, buraya onu öldürmeye geldim. Mia Donna.'' Kendimi geri çekmek istedim ama izin vermedi. ''Onu öldürmeyi sana bıraktım, bunun için senin karşına geçmeyeceğim. Canımdan can gidiyor ama yemin ederim ki fikrimden vazgeçmeyeceğim. Senin için.'' Kalbime yine bir kurşun yemişim gibi canım yandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARINLAR ZİFİRİ KARANLIK
Teen FictionÖnüme bir kadeh koydu, içine şarap doldurdu ve ince uzun parmaklarıyla masa da bana doğru ittirdi. Kimse dokunmadı, sadece gözlerimiz değdi kadehe ama o kadeh devrildi, kucağıma düştü ve içinde ki şarap bedenime yayıldı. Bu şarap benim kanımdı, şara...