İyi Okumalar, sizi akıl almaz derecede seviyorum. ^^Tw tagımız eğer atarsanız diye #YarınlarZifiriK. Unutmayın attıklarınızı okuyacağım.
6. bölüm | Kötü Adam
Bad Drugs - King Kavalier, ChrisLee
MVP, Rhea Raj
Yalnızlık, insanların ölüme en yakın hissettiği andır. Çünkü yalnızlıkla ölüm dışarıdan bakıldığında aynı şeydir. Kimse görmez, duymaz ve bilmez. Ölürsün, yine kimse görmez duymaz ve bilmez. Sen yine ruhunla baş başa kalırsın. Sadece ayakların yere değmez, gözlerin bizi görmez.
Eğer ölünce ruhumuz yanacaksa şu an yandığını hissettiğim de ne? Ruhum mu yok benim yoksa hislerim mi? Bulanıklar mı körler mi?
Hissetmiyorlar. Duygularım da ruhum da hiçbir şey hissetmiyorlar.
Acı geçmişte, an derinde ve gelecek körlükte yatıyor.
Şimdi gerçekten de ölsem yaşarken yapmadığıma pişman olduğum ilk şey ne olurdu? Gerçek ailemi bulamamak mı yoksa Tuğra'dan benden çaldıkları için intikam alamamak mı? Belki de hiçbiri değildi pişman olacağım şeyler.
Sadece meraktı. Tek bir insan hakkında merak. Bal rengi gözlere sahip, sol elinde dövme desenleri olan oldukça uzun boylu İtalyan bir adama olan merakımdı tek pişman olacağım şey.
Nedensiz bir meraktı, sadece ona bakarken bazen gözlerinin içinde kendimi gördüğümü hissediyordum. Yansımamı değil, kendimi olduğum gibi.
Benim gözlerim zifiri karanlıktı ama onlarınki de güneş kadar aydınlık geliyordu. O karanlıkta kendini görebiliyor muydu bilmesem de ben onun güneşinde kendimi gördüğümü biliyordum.
Sadece tek bir sorun vardı, o güneşse eğer ona uzun süre bakmak beni kör ederdi.
Gözlerimi güneşin ardına saklandığı karanlıktan kurtarmak için araladım, yatağımda uzanıyordum. Ayakkabım çıkarılmıştı, elbisem hala üzerimdeydi ama rahatsız etmiyordu. Üzerim yorgan ve yorganın üzerine örtülü ince bir battaniyeyle sarılmıştı.
Elimi yanağıma uzattım ve yumuşak tenimle karşılaştım. Elim yumuşak yanağımdan kayıp tekrar yatağa düştü, avuç içimi yaslayarak yatakta doğruldum ve gün doğumunu tam da gözümü açar açmaz yakaladım. Ağzımı beş karış açıp esnerken utanmıyordum.
Yorganı kenara çekerek ayaklarımı yataktan sarkıtarak yüzümü dizlerime eğdim ve dün geceyi düşündüm. Dün gece beni bir kutu kadar küçük odaya kilitlemişti, bir şeyler daha gün yüzüne çıkmış bizi Barkın'la yakınlaştırmıştı. Sonrası ise derin ve tatlı bir uykudan ibaretti.
Tek hatırladığım gece hayal meyal duyduğum seslerdi. Vuslat'ın ''Uyandıralım mı efendim?'' gibi bir cümle kurduğunu hatırlar gibiydim. ''Uyanırsa o dilini keserim Vuslat.'' Barkın'ın da sadece bunu söylediğini duymuştum ama bu kadar kaba cevap vereceğini düşünmeyerek bunun hayal ürünüm olduğuna karar vermiştim. Şimdi de yumuşak yatağımda kendime gelmeye çalışıyordum.
Baş ucumda yanık olan abajuru kenarındaki düğmeye basarak kapattım. Dijital saatin rakamları altı küsuratlı bir sayıyı gösteriyordu. Hala yarım yamalak bulanık görmemi sağlayan gözlerimi ovuşturarak kalkıp lavaboya ilerledim. Soğuk banyo kısa bir an titretti ama bu çok kısa sürmüştü. Kapıyı araladıktan sonra yüzümü aynanın karşısına doğru kaldırdım. Yüzümdeki makyaj temizlenmiş görünüyordu. Kenardaki kapağı açık çöp kutusuna baktım, makyajla pislenmiş makyaj petleri ikiye katlı halde üstte duruyordu. Gözlerimi tekrar aynaya çevirdim, şaşkınlığım yüzümden okunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARINLAR ZİFİRİ KARANLIK
Teen FictionÖnüme bir kadeh koydu, içine şarap doldurdu ve ince uzun parmaklarıyla masa da bana doğru ittirdi. Kimse dokunmadı, sadece gözlerimiz değdi kadehe ama o kadeh devrildi, kucağıma düştü ve içinde ki şarap bedenime yayıldı. Bu şarap benim kanımdı, şara...