17. Bölüm | Kırık Kanatlar Altında

14.7K 887 892
                                    

Güzel piyonlarım, umarım fazlasıyla iyisinizdir. Ben bir tık hastayım ama toparlanmam uzun sürmez, size sakin tatlı bir bölüm bıraktım nasıl olsa yine bir kargaşaya gideceğiz biraz size nefes aldırayım dedim. Umarım bölümü beğenirsiniz :)

Sizleri çok sevdiğimi unutmayın iyi okumalar. ♟️

Bu bölüm @mervelereizinverme adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir. Umarım beğenirsin.

Instagram: Byzloey

Yarınlarzifirikaranlık

X : loeybeyz

X hesabımda ve Instagram hesaplarında kitaplarla alakalı paylaşımlar yapıyorum, bu yüzden özellikle Instagram hesaplarını takip etmeyi unutmayın bazen bölüm öncesi spoiler bırakıyorum. Öpüldünüz.


17. Bölüm | Kırık Kanatlar Altında

Heartburn, Wafia

Call out my name, the weekend


Bazen öyle üzülüyorum ki kimsenin iyi sözleri iyi gelmiyor. Bazen o kadar derine dalıyorum ki yüzmeyi bilmeme rağmen boğuluyorum ve bazen öyle sevinç içinde görünüyorum ki içten içe ölüyorum.

Sevinçten şu an gülsem ve içimden kahkahalar atsam da çok daha derinlerde hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Hiç duyumsamadığım bir duyguyla ağlıyorum.

Aile duygusuyla,

Aşk duygusuyla, mutlulukla ağlıyorum.

Dizlerimin kesiklerle dolması, parmaklarımın incinerek duyu kaybına uğraması, bedenimin kurşunlara ev sahipliği yapması umurumda olmadan ağlıyorum.

Çünkü ben böyleyim.

Bazen kalbimin altından kalkamayacağı yüklerin altına girerim.

Bazen soğuk göllere dalar derinlere yüzerim, bazense korkar yüzeyde kalırım. Hiç bilmediğim göllerde boğulur tekrar hayata gözlerimi açarım. Bedenim buz keser çoğu kez, şimdinin aksine. Çünkü şimdi yüzdüğüm göl soğuk değil sıcak, mavi ya da yeşil değil kırmızı, güzel falan kokmuyor bu kokudan midem çalkalanıyor.

''Yeval.'' Benden sadece üç adım ötede duran Barkın'ın şaşkın ama bir yandan da rahatlamış bakışları Dolunay'ın üzerinden bana sekti. Dudakları aralık kalmıştı ve günlerdir yıkanmamış olmalıydı ki hem saatler öncenin hem de artık koyu kahveye dönmüş kan lekelerinin izleri hala duruyordu. Silahı tutan eli gevşek bir şekilde aşağı doğru düşerken yanıma eğilip kollarını bedenime dolayan Dolunay'a tek elimle hissiz parmaklarımı hissetmemekle beraber kendimce karşılık vererek sarıldım.

Dudaklarımda masum bir tebessümle içten bir şekilde elimin aşağı düşüşünü seyrettim. Barkın yüzünü yan tarafa çevirdiğinde kulağımı sıcak bir nefes ve bir fısıltı okşadı.

''Geç geldiğim için sakın beni affetme.'' Dedi.  Fısıldadığı için bu sadece ikimizin duyduğu bir cümle olarak aramızda kaldı. Gözlerine kirpiklerimin titrememesini umarak baktım. Güçlü olduğumu gösterir gibi baktım.

Öyleydim.

Ben hariç herkese göre.

Geri çekilerek üzerimi dikkatle inceledikten sonra kurumuş dudaklarını yalayarak yüzünü Barkın'a döndü. Kalkacak gücüm olmadığı için öylece diz çökmüş vaziyette oturmaya devam ettim. Barkın doğruldu. ''Öylece bakacak mısın?'' Dolunay'ın öfkeli sesi doğrudan ona saldırmak ister gibiydi.

YARINLAR ZİFİRİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin