11 . Bölüm | Kan Gövdeyi Götürdüğünde

15.1K 958 656
                                    

Merhaba piyonlarım, nasılsınız? Umarım oldukça iyisinizdir. Ben uzun süredir yazma anlamında kopukluk yaşasam da oldukça iyiyim çünkü. Çok güzel bölümlerin, bazı sırların yavaş yavaş açığa çıkmaya başlayacağı bölümlerin ucuna geldik artık. Size göre kitap nasıl ilerliyor?

Eksiği ya da boğucu yerleri var mı diye sormak isterim, okuyucu yorumlarını her zaman okuduğumu söylemiştim. Düşünceleriniz ve yorumlarınız benim için hem oldukça önemli hem de oldukça büyük bir motive kaynağı, biliyorum bir çok yazar bunu söylüyor ama bu gerçekten doğru.

Lütfen bölüm sonunda bana sövmeyin :) Ya da kızmayın :) Çünkü sizi ileride seveceğinizi düşündüğüm bir karakterimle tanıştıracağım ama pek hoş tanışmayacağız.

Daha fazla sizi tutmadan yolcu edeceğim, son bir şey. Artık oldukça yorumlar yapan ve kitabımla beni takip eden kişilere bölümler ithaf edeceğim. Aklımda önümüzdeki üç bölüm için ithaf edeceğim isimler belli ve ilki @otoketli her yorumunla beni güldürüp karakterlerimi içselleştirdiğin için teşekkür ederim. En az onun kadar yorum yapan diğer isimlerin hepsi aklımda, sizinle de önümüzdeki bölümlerde görüşeceğiz.

İyi okumalar, sizleri çok sevdiğimi hatırlatmak isterim. ♟️

Instagram : Byzloey , kitap paylaşımlarım için takip edebilirsiniz.

11. Bölüm | Kan Gövdeyi Götürdüğünde

I'm Sorry I'm Lost , Epigram

Dreamin, The Score - Blackbear

Göz yaşlarım, siz bana aitsiniz. Ben izin vermeden bir yere gidemezsiniz.

Ben size yol gösteririm siz oradan akar gidersiniz, yapmanız gereken tek şey bu. Senin yapman gereken tek şey bu, gizlenmek.

Eli bıçaklı ailenden, Mafya liderlerinden, geçmişinden ve şimdinden gizlenmek. Basit bir gölgeden bile gizlenmek.

Çünkü sen Yeval Larden sen kimsesin, sen hiç kimsesin.

Bu cümleyi eskiden tuttuğum günlüğün ilk sayfasının çizgileri üzerine yazmıştım. O zamanlar bu kimse olma hissinin içinde zannediyordum bedenimle ruhumu. Çünkü etrafımda hiç kimse yoktu. Üvey bir abla ve kafadan kontak bir sarışın kız arkadaş haricinde onların olmadığı anlar haricinde boşluklarımı ve gözlerimin gördüğü o alanları dolduracak hiç kimse yoktu. Ama şimdi görüyordum ki asıl kimsesizlik yanında birileri olmadığında değil birine ait olamadığındaydı. Bir yere ait olamadığındaydı. Başın derde girdiğinde sığınacak bir limanın, elin telefona gittiğinde çevirecek bir numaranın ve ağladığında göz yaşlarını silip seni güçlükle ayağa kaldıracak bir elin olmamasıydı. İşte asıl kimsesizlik de asıl çaresizlikte buydu.

Şimdi ise o çaresizlikle kimsesizliği öğreniyordum. O sayfasını teker teker yırttığım dışı koyu kırmızı günlüğü elimde tutup kalemi o ince kâğıda değdirdiğim günleri özlüyordum. Çünkü o zamanlar kimsesizlik bu kadar ağır gelmiyordu. Çünkü o zamanlar saklanmak zor gelmiyor birilerinden ayrı kalmak kalbimde bir ağrıya sebep olmuyordu.

Kendimi verdiğim nefesin bile ait olduğu bir yerde hissetmiyordum.

Hissettiğim saniyelerse beni sanki kadere şikâyet etmiş gibiydi, artık uyuduğum yastıktan da yemek yediğim sofradan da bir sürgün gibi uzaklaşmak zorundaydım. Plan basitti, işe yarar ve inandırıcıydı.

YARINLAR ZİFİRİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin