19. Bölüm | Öldürmek Ölmek Anlamına Gelmez

15.1K 784 654
                                    


Selam Piyonlarım bölümü biraz geç attığım için kusura bakmayın biraz yazma konusunda zorluk çektiğim bir dönemdeyim ama merak etmeyin çözeceğim bunu, umarım bölümü beğenirsiniz.

Fazla zaman kaybettirmeden sizi bölüme uğurluyorum. 

Sizi çok sevdiğimi unutmayın, iyi okumalar. 

Instagram: Byzloey

yarinlarzifirikaranlik

Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın.


19. Bölüm | Öldürmek Ölmek Anlamına Gelmez

Unsaid, 4ever falling

İntoxicated, Black atlass

Mabel Matiz, Vals

Ölümün ve yaşamın bir olduğu bu yolun güllerle dolu olduğunu düşünmemiştim. Güllere aldanıp adım attığımda ayaklarıma batan dikenleri hayal etmemiştim. Ben güller kırmızı diye sevinirken, yaprakları okşamak için uzanırken elime bulaşanın kanların olduğunu aslında güllerin kırmızılığını kandan aldığını fark etmemiştim. Koklamak için yaklaştığımda midemi çalkalayan o ağır kokunun ve tadını çok iyi bilen damağımın ekşiyeceğini akıl edememiştim.

Nefes al Yeval, nefes almak yaşadığını gösterir.

Alıyorum, çünkü sen öyle istedin. Ateşinle kül olup doğuyorum çünkü sen bunu isterdin. Anka'nın hikayesini bana anlattığında bana attığın bakışta gördüm bunu istediğini.

Uçaktan indiğimiz andan eve gelene dek anlatmıştı bana Anka'nın hikayesini. İtalya'da anlatılan Anka en yakınları tarafından ateşe verilmiş küllerinden kimsenin yardımını almadan doğmuş ve gökyüzünde kaybolmuştu. Küllerinin hala uçtuğu yerde kaldığı söyleniyordu, deniyormuş ki Anka'nın küllerine kimse dokunamazmış çünkü dokunduğu an yanarmış ve deniyormuş ki o küllere canı yanmadan tek dokunanlar Anka'yı küle dönüştürenlermiş. Çünkü Anka onları kül etseler bile sevdiklerine dayanamazmış. Bunu yapanlarsa Anka'nın küllerine dokunacak cesareti bulamazmış.

''Hikayesini dinledin.'' Dedi arabanın benden olan yanında açtığı kapının önünde diz çökerken. Şimdi aynı boydaydık.

''Şimdi neden anlattığımı göstermek istiyorum.'' Ceketinin iç cebinden çıkardığı bir siyah küçük kutuyu açarak bana doğru döndürdü. Bir Anka Broşuydu. Gümüş renkli ve parlaktı.

''Saygın ailelerin burada kendini yansıtan bir simge seçmesi gerekir. Annemin soyunu simgeleyen şey Anka'dır.'' Çıkardığı broşu ''Beğendiysen takayım mı?'' diye sorduğunda kirpiklerimle takmasını istediğimi işaret ettim. Köprücüğümün altına giren iğneye ve parlayan broşa bakarken hızlanan kalbimi kontrol altına almaya çalıştım.

Onun kraliyet üyesi olan annesinin ve nerede olduğunu bilmediğim babasının evinin hemen önünde duruyorduk. Gerçek bir kraliyet malikanesi olduğunu etrafta neredeyse dört beş kat fazla olan korumalardan, sanki askeri bir yermiş gibi herkesin ciddiyetle ayık bir şekilde gözünü dört açmasından ve hepsinin neredeyse heykel gibi dikilmesinden anlayabiliyordum. Aynı zamanda evin dışını kaplayan altın sarısı çizgiler ve beyaz duvarlar beni germeye yetmenin yanı sıra büyüklüğüyle de gözümü korkutmuştu. Daha önce birçok ciddi makama sahip insanların davetine gitmiştim, zorla da olsa. Bu kadarını daha önce görmediğim için hissettiğim hazırsızlık duygusunu sindirerek Barkın'ın kucağında yerimi aldım ve onun adımlarının yöneldiği giriş kapısına gözümü diktim. Çift kanatlı bir kapıydı ve kapıda altın rengi İtalyanca bir yazı yazıyordu.

YARINLAR ZİFİRİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin