40 | Güneşe Karşı Gölge

3.1K 263 26
                                    

40.Bölüm | Güneşe Karşı Gölge

Kendim olmanın ağırlığı altında eziliyorum.

Bazen ben olmak zor geliyor, binlerce kimlik ve maskeleri taşımak ve onları yerine göre takınmak ağır geliyor. Bazen birine yaslanmak istiyor bedenim. Sonra izin vermiyor ruhum.

Yine aynı yerdeyim, en başında dikenin üzerindeyim. Kanlar ayağımın altında ve öyle çok ki tüm izleri kapatıyor. Öyle de parmak izlerim görünmüyor. Buna katlanarak ve alışarak tüm anları geride bırakıyor ve ana dönüyorum.

Buzu tutan elimi Barkın'ın yanağına sertçe yapıştırdım ve inlemesine sebep oldum.

Sinirden elim ayağım titremek üzereydi.

''Bana söylemediğin bir şey kalmış mıydı?'' bakışlarını bana doğru kaldırdı. ''Sence?''

Buzu indirip yanağına baktım. ''Bugünün karşılığını ona vereceğim.'' Abime omuzumun üzerinde dönüp ''hiçbir şey yapmayacaksın.'' Dedim. Ardından buzu tekrar Barkın'ın yanağına yasladım. ''Önce bu kadar konuşmanın altında yatan gerçekleri öğreneceğiz. Neymiş bu Zelal'i melek yapan şey merak ediyorum.''

Barkın dudağını kemirip ''bende.'' Dedi ve belimden beni tutup dizine yasladı. Selcen de Karmen'le yan yana mutfak tezgahına yaslı duruyordu.

Barkın buzu kendi eline alıp elimi indirdiğinde bende ona yaslanıp kolumu boynundan sarkıttım. Selcen'in gözü yüzüğüme kaydı ve bana imalı bir bakış attı. Ona gözlerimi kısıp gülümsedim.

Bu konuşacağımız şeyler olduğunu belli ediyordu. Sanırım karşılıklı olarak konuşmamız gereken uzun konular vardı.

Abim yaklaşıp beni Barkın'ın kollarından aldıktan sonra buzu onun elinden aldı ve bana dönüp ''Lavabodaki krem kutusunu getirir misin?'' diye sordu. Onu dinleyerek lavaboya ilerledim ve dolabı açıp üst rafındaki krem kutusunu alarak tekrar mutfağa gidip kutuyu yanlarına bıraktım. Adını hiç duymadığım abuk subuk bir kremi açıp yanağına sürdü ve kapağını kapatıp kutunun içine attı.

Barkın önce yüzünü buruşturdu ardından ensesini sıvazladı.

''Zelal'in durumu düşündüğünüz kadar hafif değilmiş.''

Cebinden çıkardığı telefonu abime uzattı. Abim de mesaja girdi, yanına doğru ilerleyip ayak ucumda yükseldim ve mesaja bakmaya çalıştım. Selcen'de yaklaşıp diğer omuzunun üzerinde ayak ucunda yükseldi ve gelen mesaja göre Zelal'in hastanede olduğu görseli abimin ışığı yükseltmesiyle aydınlandı. Nefesimi tuttum. ''Tüm önlemleri aldım, sert düşmedi.'' Geriye doğru çıkıp panikle tırnaklarımı tenime batırdım. ''Sadece gözünü korkutup güçlü olduğumu görmesini istedim ona zarar vermeyi değil.''

''Sen yapmadın, bununla hastanelik olmaz. En fazla burnu kanar.'' Abim telefonu Barkın'a kilitleyerek uzattı. ''Biraz izleyeyim şunları, neler çeviriyorlar öğrenelim.'' Sandalyede duran ceketini alıp üzerine geçirdi.

Selcen'in de yanağına bir öpücük kondurup bana göz kırparken sırıttı. ''Beni öpmeden mi gidiyorsun?'' diyerek önünü kestim.

Kıkırdayarak elimi tuttu ve elimle yanağıma öpücük kondurup kulağıma ''Kıskanma.'' Diye fısıldayarak geri çekildi. ''beni kışkırtma.'' Diye fısıldadım.

''Sevgiline beni düşman etmek istemezsin abiciğim.''

''Kardeşini kendine düşman etmek istemezsin kardeşim.'' Dudak büzüp onu onayladığımı gösterdim. Yanımdan geçti ve dış kapıya doğru yol aldı. Mutfakta geriye sadece üçümüz kalmıştık ki açılan kapıdan bir başkası girdi. Beklemediğim biri.

YARINLAR ZİFİRİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin