10.Bölüm| Kayıp Parçalar

20.7K 942 786
                                    

X tagımız, #YarınlarZifiriK unutmayın ki attığınız her yazıyı ve yorumları okuyorum.

Instagram: Byzloey

İyi Okumalar🍷

10.Bölüm|Kayıp Parçalar

Aaryan shah , Et Tu?

Black Atlass - pain & pleasure
Arisa - Vasame


- Karmen'in dinlediği Müzik -

Yaralarım var, bazen kan revan içindeler bazense kanamadan büyüyorlar. Bunu nasıl yapıyorlar? Merhemle neden iyileşmiyorlar? Belki de yemeğe katılan lezzet insanların elinde olduğu gibi merhemi süren ellerdedir şifa, belki de ben kimseye iyi gelemediğim gibi kendime de iyi gelemiyorum. Ondan kapanmayan bu yaralar, ondan etrafımı saran bu kanlar. Bazen öyle büyüyorlar ki aynaya baktığımda kendimi kandan ibaret görüyorum. Bu beni rahatsız etmiyor çünkü bedenimde kırmızıyı görmek hoşuma gidiyor. Sanki benim tenim oymuş gibi, sanki bu bana aitmiş gibi hissettiriyor ama bunun bana özel olmadığını biliyorum.

Şimdi sabahın bu saatlerinde de bakıyorum tenime, kırmızı yok. Hiç yok.

İşte bu sağlıklı olmadığımın ilk işareti, çünkü bu beni rahatsız ediyor. Çünkü ben ona alıştım ve normal olan hiçbir şey bana normal gelmiyor. Bakıyorum ve olmayan şeyler görüyorum. Elinde merhemle gelen adamı görüyor bunu normal karşılamıyorum. Salvor, gerçekten merhem misin sen? Elindeki o merhem cidden dönmez mi ucu sivri bir bıçağa.

Seni de bana özelmişsin gibi hayal edebilir miyim öyle olmadığını bilerek.

Alıştım her sızıya, bu yüzden hissedemiyorum.

Ama sen yaklaştığında acıtan başka şeyler hissediyorum, başka bir ağrı bedenimde nüksediyor. Senin gerçekliğin bana aklımı sorgulatıyor.

Ve bazen merhem tene değmeden yara sızlamıyor.

Sen bana dokunmadan önce hiçbir yaram sızlamazdı, hiçbir kusur gözüme kusur gibi gelmezdi. Şimdi kusurlardan ibaretim. Senin tüm kusurun gözümde kusursuzken benim her kusursuzluğum kusur gibi geliyor.

Avuçlarımın içi merheminle yumuşak şimdi. Aynı bir tüy gibi, yumak gibi. Tenime değdiğimde kayıyor parmaklarım üzerinden. Güneş ışığı bile tenimi yakmıyor sadece rüzgarla okşayıp gidiyor.

O yumuşak avuçlarım yataktayken içeriyi saran hoş kokuyu soluyarak ayaklandım. Güneş dışarıdaydı ama içerisi karanlıktı. Perdeler çekili sesler kesiliydi.

Çıplak ayaklarım halının açıkta bıraktığı soğuk zeminle buluştuğunda titredim. Bedenimden geçen uyarı dalgasını dinledim ve kapalı kapıma doğru adımladım.

Saatin kaç olduğuna bile bakmamıştım ama ilk defa öğrenmek istemiyordum. Odamda uyumamıştım, buna emindim. Tenimde dokunuşlar da hissetmemiştim, buna da emindim. Sadece uyumuş ve uyanmıştım. Elimi kapı kulpuna uzattım. Her zamankinden daha soğuktu. İkinci titreyişimi de bu şekilde yaşadım. Kapıyı araladığımda koridorda en az odam kadar karanlıktı. Kedim yoktu, kalkanım yoktu ve en önemlisi ışık yoktu. Koridora doğru bir adım attım, attığım yerde inledim. Sesim vardı. Sesim kulaklarıma dolmuştu, öyle yakındı ki bana bir an sanki hiç ondan ayrı kalmamış gibi hissettim. Elim boğazıma gitti ve çıplak ayaklarımın altına kanlar yayıldı. Gözlerimi yere indirdiğimde ilk gördüğüm yüz kendiminkiydi. Sonra yüzümü kaplayan kanlar cam kırığının üzerinde yol aldı. Bir adım daha attım, cam kırıklarının üzerinde yürümeye devam ettim. Yolun sonunu merak ediyordum, orada ne var ve neden yolları bu kadar kanatıyor öğrenmek istiyordum. Elimi yavaşça boğazımdan çekip koridorun iki yanına uzattım. Tutunacak bir dal bile görünmüyor sanki sırf ona ulaşmamam için saklanıyordu.

YARINLAR ZİFİRİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin