Nasılsınız piyonlarım? Umarım iyisinizdir, kötüyseniz de mühim değil. Bölümden sonra kötü olamayacaksınız nasılsa.
Sizleri çok özledim, yoğunluktan ne istediğim gibi bölüm ne de istediğim gibi aksiyonlu sahneler yazabiliyordum, şu an bir süre boşken bunu değerlendirerek mutluluğuma mutluluk kattım ve size harika bir bölüm yazdım.
Hadi Barkın'ın babasının kim olduğunu öğrenelim :)
İyi okumalar, sizi sandığınızdan çok seven yazarınız.
Instagram : Byzloey
33. Bölüm | Ölüm Fermanı
Lethargy, Bastille
Month, Normandie
Elimi doğum lekemin üzerine koyup dövmemin tenime işleyişini seyrettim. Eğer beni ben yapan bu özel dokunuşlar olmasaydı ben bir başkası mı olurdum diye düşünüyordum. Her ne yaşadıysam ve yaşadığım şeylere kızdıysam beni buraya onların getirdiğini unutmuştum. Şimdi aynada kendime baktığımda bunu çok daha net görebiliyordum. Derdim her gün kırılan tırnaklarım, kopan saçlarım, bpzulan makyajım ya da sadece kaybettiğim ailem değildi. Savaşım sadece düşmanlarıma değildi, duygularımaydı.
Aşka karşı savaşmak mı?
Aşk için savaşmak mı?
Hangisinde daha çok can kaybolur veya kurtulur hiç düşünmedim. Benim canım da bu düşüncesizliğimin arasındaydı. Ne ölüm bana yaklaşmıştı ne ben ona. Sadece uzaktan uzaktan seyrederdim alınan canları korkmadan.
Duygusuzluğum duygularıma karşı bitmeyen savaşlarımın eseriydi. Bunun beni kırdığını hissediyor gibiydim ama tam olarak fark edecek kadar bile hissedemiyordum.
Elimi aynaya uzatıp yüzümde gezdirdim. Bambaşka bir kimliğimle beraber bambaşka bir görünüşe bürünmüştüm.
Daha yorgundum, daha dengesizdim ve çok daha tehlikeliydim. Herkes için değil, kendim için.
Aklımdan ne geçmesi gerektiğini bilmediğimden geçenleri kontrol edemiyordum. Bilinmezlik bir kara delikti, kara delik de tam bir bilinmezlikti.
Arkamdan bir askı omuzumun üzerinden önüme uzandı ve siyah kumaş uzun yırtmaçlı esnek elbise vücudumun üzerinden aşağı kadar sarktı.
''Bu gece bana uyum sağlayabilir misin?'' yatağın üzerine serdiği siyah takım elbisesine göz ucuyla baktım. Suratımın asıklığı malumuydu.
Çenesini kaldırıp kaşlarını aynadan çatarak bana baktı. ''Bir sorun mu var?''
İç geçirip kafamı olumsuzca sallayarak elinden askıyı alarak ona döndüm. ''Sağlarım.''
''Yeval.'' Elini belime koyup beni durduğunda bal rengi hareleri merakla bedenimde dolanıp gözlerimde son buldu. ''beni kandıramazsın.''
Dudaklarımı yaladım. ''kandırmak gibi bir girişimde bulunmadım.''
''Akli dengen mi sorun? Kendini kaybetmelerin ve eskiyi özlemen mi?''
''Eskiyi özlemek mi?'' bu cümlenin hiçbir kelimesini anlamayarak ona baktım. Omuzları gerindi, eli omuzuma değdiğinde ilk defa sıcak hissetmedim. Bu kez bende sıcaktım çünkü gece boyu onun göğsünde uyumuştum. Onun teninden geçen her şey derinlerde kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARINLAR ZİFİRİ KARANLIK
Genç KurguÖnüme bir kadeh koydu, içine şarap doldurdu ve ince uzun parmaklarıyla masa da bana doğru ittirdi. Kimse dokunmadı, sadece gözlerimiz değdi kadehe ama o kadeh devrildi, kucağıma düştü ve içinde ki şarap bedenime yayıldı. Bu şarap benim kanımdı, şara...