Sokakta uyuşturucu bağımlısı olan Choi San, önemsiz işe yaramaz biri olduğunu düşünüyordu. Ta ki ona her şeyden yakın olan insanı tanıyana kadar. Onun hikayesi, kendi hayatına girmesiyle başlıyordu, ve bunun geri dönüşü yoktu
{081021}
-Uyuşturucu...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bazen insan suçludur. Belki onu suçluluğa iten nedenler olmuştur, fakat yine de suçludur. Bazıları bu duyguyla çok iyi savaşır. Aşıp gider.
Bazıları ise bu duygunun altında ezilir. Öylesine berbat hissettirir ki ona, boğazı öyle bir düğümler ki.. o duygu içinden gidene, çıkana kadar kusmak ister insan. Kussa da kusmasa da gitmez. Çünkü yaydan çıkan ok geri dönmez. Öylesine iyi gizlenir ki suçluluk; geçti, atlattım sandığın anda en mutlu olduğun zaman gelir ve yıkar seni.
İki taraf da suçluysa peki? İki taraf da boğazında düğümle bakıyorsa gökyüzüne? İki taraf da ne geriye ne ileriye atamıyorsa adım? Ne olur o zaman?
O zaman yavaşça solan gül gibi solarlar, fakat yaşamaya devam ederler...
Sanki bir tarafın atacağı tek bir adım her şeyi düzeltecek gibi gelir, iki tarafa da. Yanılırlar. Sadece her şey daha berbat olur.
Peki gidene mi daha zordur kalana mı? Kalana belki de dayanılmaz sancılar yaşatır fakat aradan geçen uzun zamanın ardından, kalanın hala sadık olduğunu ve onun yüzünden acı çektiğini gördüğü halde bir şey yapamamak daha acı vericidir bana kalırsa.
Aynı benim Changbin'e karşı hissettiklerim gibi...
___________
6 yıl önce tanışmıştık onunla. Kulubeye geldiği ilk günü hatırlıyorum. Hastaydı, cok hastaydı... Buna rağmen çok güler yüzlüydü. Böylesine zor ve uzun bir tedavi gerektiren bir hastalığı hak etmediğini düşünmüştüm.
Onu tedavi etmeyi daha bu uzun süreç ve pahalı ilaçlarını bilmeden kabul etmiştim. O da tedavisi için her şeyi vermeye razıydı.
Zaman ilerledikçe kulübeye yerleşti. Resmi bir ilişkiden daha çok samimi bir ilişkimiz vardı. Ona karşı hislerim olduğunu görmezden geliyor, fakat onun flörtleşmelerine karşılık veriyordum.
Changbin'in hastalığını öğrenen diğer cadılar onu ayartmak için çok uğraşmışlardı. Changbin'in öleceğini söyleyerek aklını karıştırıyor, bos vaatler veriyorlardı. Bu yüzden son zamanlarda kavga etmeye başlamıştık.
O güne kadar devam etti her şey. O gün gitmesine izin verdim, sadece basit bir alışverişti. Nerden bilebilirdim ki?
Kulübeden ayrıldıktan 2 saat sonra kapım çaldı. Gelen bir aracıydı, Changbin'in başka birini seçtiğini, kaçtığını söylemişti.
Bekledim; yalandır, yapmaz öyle bir şey diye bekledim. Gelmedi, 2 koca gün gelmedi. Aracı tekrar geldiğinde içeriden bilgiler de sızdırdığını söylemişti. Yıkılmıştım resmen. Sevdiğim adam, bu kadar güvendiğim ve yaşaması için çabaladığım adam bana ihanet etmişti.
10 gün kadar sonra Changbin'in yerime seçtiği cadıdan mektup geldi. Changbin'i alabileceğimi, karşılığında bir şeyler istediğini söylüyordu. Gitmedim. Kahretsin, gitmedim.
Akşam kapım tıklandığında seradaydım. Hwa açmış, Changbin'in bitik bedeniyle ilk o karşılaşmıştı. Beni çagırdığında lobiye koştuğumu hatırlıyorum. Yüzü tanınmaz haldeydi, akan kanlar kurumuştu, bedeni yerde öylece duruyor Hwa onu kaldıramadığı için panik halinde bana bağırıyordu. İlk bir kaç dakika kal gelmişti. Sanki duyma ve hareket etme yetimi kaybetmiştim.
Çok öfkeliydim. Benden kaçıp bana ihanet ettikten sonra tekrar bana gelmesi çok öfkelendirmişti beni. Kendime gelir gelmez orayı terk ettim. Hwa'ya onu dışarı atmasını söylesem de yapmayacağını bilerek ikisini orada bıraktım. Seonghwa ise onun yaralarını sarıp hastaneye götürmüştü.
Changbinin yoğun bakıma yatırıldığını ve orada 4 ay kaldığını çok sonradan öğrendim. Onun öldüğünü düşünmüştüm aylarca. Tam 1 yıl sonra Changbin'in bana ihanet etmediğini, o gün kaçırıldığını olabilecek en sert ve acı şekilde ögrenmiştim.
Suçluluk ve pişmanlık öylesine sert çarpılmıştı ki yüzüme hayatımda ilk kez o gün boynuma dolamıştım ben o ipi. Bu olaylardan sonra ise Seonghwa bana Changbin'in hala yaşadığını söylemek zorunda kalmıştı.
Bunu öğrenir öğrenmez onun yanına gitmiştim. Hemen görüşmeye almamışlardı, saatlerce odanın dışından onu izleyip ağlamıştım. Geri dönüşü yoktu.
Aradan bunca yıl geçse de her ay onun yanına gittim. Onunla ilgili kabuslarım tek bir gece peşimi bırakmadı.
San geldiğinden beri ise aylık ziyaretlerim aksamış Changbin tamamen aklımdan çıkmıştı. Suçluluk hissinin üstünü örtmüştü belki de San'ın varlığı.
2 ay önce tekrar yanına gittim. Her şeyi anlattım, yaşananları ona anlatmak beni rahatlatmıştı. Fakat son gittiğimde doktorlar sorun olmadığını durumunun stabil olduğunu söylemişti.
Bu yüzden onun ölüm haberini almak; hem beni sarsmış, hem de gömülü olan suçluluk hissini yüzeye çıkarmıştı..
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
_________
Bugün Adonis ile hislerim aynı bu yüzden onun ağzından yazıp bir değişiklik yapmak istedim