Sokakta uyuşturucu bağımlısı olan Choi San, önemsiz işe yaramaz biri olduğunu düşünüyordu. Ta ki ona her şeyden yakın olan insanı tanıyana kadar. Onun hikayesi, kendi hayatına girmesiyle başlıyordu, ve bunun geri dönüşü yoktu
{081021}
-Uyuşturucu...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Soğuk... çok soğuk... Üşüyorum... San bilinci yeni yeni açılırken, ellerinin ve bedeninin kontrolü tekrar kendine geçerken hissedebildiği tek şey buydu.
Yaklaşık 2-3 dakikadan sonra her şey aklına gelmişti. Banyoya ilerlemesi, kafasını kaldırması, silüet. San kaçırılmıştı...
Ellerini sıktı ve hareket ettirmeye çalıştı fakat oturduğu sandalyede bağlıydı. Elleri, bacakları, beli ve hatta boynunda bile halat vardı. Çığlık atmak için ağzını açmıştı fakat boynundaki halat buna tamamen engel oluyordu. Gözleri ise bağlanmıştı.
Bayılmasına neden olan darbe yüzünden başı oldukça ağrıyordu. Yarıldığına emindi. Korkmuyordu, tuhaf bir şekilde oldukça rahat hissediyordu.
Nerede olduğunu anlamak için sandalyede kıpırdanarak ses yapmaya çalıştı. Çünkü tahminlerine göre terkedilmiş bir fabrikadaydı. Fakat duyduğu köseli ayakkabı sesleri ile durdu. Ortalık öyle sessizdi ki ayakkabı sesleri ve San'ın nefes sesleri dışında bir şey yoktu.
Kendi kalp atışını, nefes sesini ve köseli ayakkabının seslerini duyuyordu. Ona doğru yürüyen her kimse oldukça yaklaşmıştı. Hatta sandalyenin etrafında yürüdüğünü düşünmüştü San.
Ayakkabı sesi kesildiğinde San nefes almayı bıraktı. Başka bir nefes sesi duymayı bekledi. Adamın nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Ensesinde bir nefes hissedince biraz irkilsede küçük bir nefes alıp tutmaya devam etti. Nefesi göğsünde sıkışmıştı resmen.
Adam bilerek kulağının arkasınde nefes alıyordu, bir deri parçası ise diğer kulağının arkasını okşuyordu. Eldiven giydiği belliydi.
"Hoşgeldin San" Fısıldayarak konuştuğunda San gülümsediğini anlamıştı. Korku filmlerindeki psikopat kötü adamlar gibiydi. Fakat San bu kötü adamların vaktini harcayıp düşman edinebileceği değerde bir adam değildi.
Bu yüzden korkuyordu. Eğer asıl düşmana ulaşmak için kullanılan bir kurbansa, canının bir değeri yoktur. Düşündükçe aklına asıl düşmanın Adonis olabileceği geldi. Bu San'ı ölümden daha fazla korkuturken, Adonis'in ne kadar başarılı bir cadı olduğunu hatırladı. Yine de onu zarar gelmesini istemiyordu.
Şu an kolye boynundaydı ve tek bir dokunuşla Adonis'i çağırabilecekken. Bunu yapmamayı aklına koydu. Bir kez o San'ın canını kurtarmıştı öyle değil mi? Şimdi San'da sıraydı. Bu hikayede bir yerinin olması gerekiyordu artık. Boş yere bu kadar önemli olmaktan sıkılmıştı.
"Korkuyorsun, oh hayır hayır korkmana gerek yok. Şimdilik sadece konuğumsun. Sana hiçbir şey yapmayacağım" Adam biraz daha yaklaşıp kulağını yaladı. Bu San'ı oldukça uyarmıştı.
"Eminim neden burada olduğunu ve benim kim olduğumu merak ediyorsundur" Adam arkasından başka bir yere doğru yürürken artık fısıldamıyordu.