Sokakta uyuşturucu bağımlısı olan Choi San, önemsiz işe yaramaz biri olduğunu düşünüyordu. Ta ki ona her şeyden yakın olan insanı tanıyana kadar. Onun hikayesi, kendi hayatına girmesiyle başlıyordu, ve bunun geri dönüşü yoktu
{081021}
-Uyuşturucu...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Adonis... Ellerim titriyor" Kilosunu geri kazanmaya başlamış genç endişe ile karıştırdığı havanı bıraktı. Ellerine bakarak cadıya yürüdü.
"Sorun yok. Buraya gel" Cadı oturduğu yerden kalktı ve kendine doğru gelen gence ilerledi. Ellerini tuttu ve San'ın artık ellerine bakmamasını sağladı. Bunun yerine direk gözlerinin içine bakıyordu.
"Gel otur" Adonis, San oturduğunda kurumuş otları havanda dövüp karışımlar yapmaya başladı. Daha önceden kaynayan suya atıp karıştırdı.
"İç bakalım" Küçük olan kupayı eline alıp içmeye başladı. Bir kaç yudumdan sonra yanında duran masaya bıraktı. Onu çok yıpratıyordu.
Dolu gözlerinden yaşlar düşmeye başladığında kafasını kaldırdı ve Adonis'e baktı. Cadı ağladığını görünce dayanamamış sarılmıştı. Bu hareketiyle San daha da fazla ağlamaya başlamıştı. Adonis eliyle saçını okşuyordu.
"Her şey yoluna girecek San" Küçük olan kafasını iki yana salladı. "Çözümü yokmuş gibi hissediyorum. Tamamiyle umutsuz"
"Hayır hissetmiyorsun. Eskiden neye karşı umudun vardı? Hiçbir şey. Şimdi böyle hissediyorsun çünkü umudunu geri kazanıyorsun fakat önceden oldukça kırılmışsın ve şimdi korkuyorsun" San sarılmayı bırakıp yaşlı gözlerle karşısına oturan adama baktı. Harfi harfine haklıydı.
"Ado- üzgünüm" Seonghwa kapıyı çalmadan içeri dalınca ikisini sarılırken görmüştü. Yanlış yaptığını düşünmüştü fakat San'ın gözlerindeki yaşları görünce içeri girmişti.
"Her şey yolunda mı?"
"Hyung, şu çaydan yapabilir misin?" San ikisini de şaşırtan bu soruyu sormuştu. Ondaki gelişme ikisini de öyle mutlu ediyordu ki. Seonghwa hızla kafa sallayıp odadan çıktı.
Adonis gülümseyerek San'ın gözyaşlarını sildikten sonra ikisi de birlikte odadan ayrıldılar.
"Adonis"
"Evet San?"
"Mingi ile konuşmak istiyorum. Ona hala kırgınım ama... o çok üzgün gözüküyor" Adonis parlayan gözlerle San'a bakmıştı. Üç ay önce tanıdığı adamla bu kişi aynı değildi. O San ne kadar katı, umursamaz, duygusuz ve piçse; bu San bir o kadar yumuşak, duygusal ve bebek gibiydi. Şimdiye dek istediği tek şey bir avuç sevgiydi. O da bir insandı. O kadar duygusal ve etrafındakileri önemsiyordu ki aslında.
"Tabii ki, söylerim. Çok mutlu olacaktır" tekrar lobiye ilerlemeye devam etmişlerdi. Seonghwa çoktan elinde çayla ikiliyi bekliyordu.
San sıcak çayı içmeye başlanıştı. Adonis gelen zarflara kenarda goz gezdirirken Mingi iceri girmisti.
"Selam" elinde bir kaç gazete vardı. Adonis arkasını dönmeden bir kaç mırıltıyla selam verse de Seonghwa her zamanki gibi neşeli bir şekilde karşılamıştı.
"Seonghwa bana serada yardım eder misin?" Adonis yine zeki bir harekette bulunmuş ikiliyi yalnız bırakmak için konuşmuştu.
Mingi çekine sakına San'ın oturduğu bar sandalyelerine doğru ilerledi ve bir tanesine oturdu. "Nasılsın?"
"Yeosang sana sizinle neden konuşmadığımı söyledi mi?" Mingi kafa salladı. Bazen sadece o evde geçirdikleri iki haftaya dönmek istiyordu. Buraya hiç gelmemeyi. Soruya karşılık kafasını salladı.
"Ne diyebilirim? Haklısın San"
San kafasını olumlu salladı "Yeosang'a karşı... evet öyleyim. Ama sana karşı. Değilim. Söylediğim şeyleri bir başkasına söylesem belki şimdiye siktir olup gitmişti. Ama sen öyle iğrenç şeyler söylememe rağmen burada kalmaya ve benim icin endişelenmeye devam ettin. Özür dilerim. Bazen bir canavar olabiliyorum" Mingi parlayan gözlerle bakıyordu, sandalyesini daha yakına çekti ve kafasını iki yana salladı. "Sorun yok, herkes kendince haklı San. Hem unutma buradaki kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Ne ben, ne sen, ne Adonis, ne Yeosang, ne Hwa. Hiçbirimiz"
Mingi doğru söylemişti. San son zamanlarda aklı karışık olsa bile düşünmek daha kötü hale getiriyordu. Şimdi duygularını geri kazanmanın onu güçsüz kıldığını düşünüyordu. Bu yüzden umursamamaya, ne çok düşünmeye, ne de eski hali gibi olmaya karar vermişti.
San ayağa kalktığında Mingi'de kalktı, birbirlerine kollarını sardıklarında bir şeyler daha doğru ve rahat hissettirmişti ikisini.
"İkinizin barışmış olduğunu görmek güzel" Seonghwa ve Adonis ellerinde sepetlerle lobiden geçerken konuşmuş, sarılan ikiliyi ayırmışlardı.
"Kilonu geri kazanıyorsun" Mingi gururla bakmıştı. "Evet, kan kustuğum zamanı hatırlıyorum" San acının tatlı tebessümü, gülümsemişti.
____________
"Hayır sadece onu istiyorum. Tek başına. Canlı istiyorum sik kafalı... o sokuk yerden çıkmaması beni alakadar etmez. Son bir hafta, elimde olmazsa gerisini siz düşünmek zorunda kalırsınız" ankesörlü telefonu kapattı ve arabaya ilerledi.
Korumaları onun için açarken pardösüsünün ucunu kaldırarak arabaya binmişti.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
_____________
Zort
Noluyor bakem
Dırırorırırıt
Bunun anlaşılmasının daha 2-3 bölümü var
Siz o sırada meraktan kudurun
Tahmnileri alayım.
Bunu yazdığım tarih (21.03.22) Bakalım ne zaman paylaşacağım
Paylasma (28.04.22)
Normal de paylasmayacaktim ama bugun Dongseng'imin cani sıkılmış. Yorgundu, bende atmak istedim.
Ayrica Mingi ve San'in yerlerini sevdigini biliyorum. Tam ustune denk gelmis 😋 Umarım birazcık moral olur askim 💖