⁓ onarılan aile bağları ⁓

2.8K 226 29
                                    

Ben geldimmm, bu sefer erken geldim. Bölüme geçmeden önce size çok teşekkür etmek istiyorum, beni kırmadığınız için.😍 Önceki bölüm 119 oya ulaştı, hem de kısa bir sürede. Başaracağımızı biliyordum, beni yanıltmadığınız için size minnettarım. Bir de dün tüm gün Boşansak da Beraberiz! #komedi'de 1. sıradaydı. 🎉🎉Ne kadar mutlu oldum bilemezsiniz. 💃💃22 bin küsur hikayenin içinde bu sıralamayı yakalayabilmeyi size borçluyum. O yüzden bu bölümü heyecanla yazdım ve hemen bitirmeye çalıştım. Size teşekkür etmek için❤ Umarım beğenirsiniz. Kitap hakkındaki görüşlerinizi yazıp, oy vermeyi unutmayın lütfen...

Keyifli okumalarrr ❤

💔

Ben sadece bir yemek yiyeceğiz sanıyorken Yalın'ın söyledikleri... Hiç beklemiyordum! Ki Yalın'ın yüz ifadesinden anladığım kadarıyla o da böyle bir konuşma yapmayı kafasında tasarlamamıştı, planlamamıştı. Bir anda ağzından dökülüvermiş gibiydi.

Ne kadar süre sessiz kaldım bilmiyorum ama Yalın sessiz kalışımdan sonra kafasını aşağı eğip saçlarını gergince geriye itti.

"Özür dilerim. Daha yemeğe başlamadan boğazına dizdim her şeyi. Şöyle yapalım," Yüzündeki çaresizlik dolu ifade, sanki bu teklifi kabul etmeyeceğimden emin olmuş ve sesli bir şekilde dile getirmemden korkuyormuş gibi, büyümüştü.

"Sen benim böyle düşündüğümü bil ama bir cevap verme bana. Kendini buna zorunlu da hissetme. Eğer bir gün tekrar birlikte olabileceğimizi düşünürsen..." Yüzüme beklenti dolu bir ifadeyle baktı. "... ben buradayım. Ve hep burada olacağım. Bunu bil yeter."

"Yalın ben,"

Yalın konuşmama izin vermeden ayağa kalktı. "Lütfen, olumsuz bir şey söyleyeceksen eğer söyleme. Bunu duymaya hazır değilim."

Sustum.

Mutfak resmen buz kesti. Ateş bile bu soğuyan ortamdan etkilenmiş ve sesini çıkarmadan bir Yalın'da bir benim üzerimde gözlerini gezdiriyordu.

Yalın'ı seviyordum. Onun da hâlâ bana karşı olan hislerinin değişmemesi hoşuma gitmişti ama ben bu sahnenin benzerlerini çok yaşamıştım. Bu kadar içten olmasa bile... Şimdi böyle bir yola girmişken Yalın'ın söylediklerinden yüzde yüz emin olmadan geri dönemezdim. Aynı şeyleri tekrar yaşayamazdım. Daha beni unutuşunun üzerinden kısa bir süre geçmişken onun gerçekten değiştiğine, önceliklerinin değiştiğine inanamazdım.

Ne diyeceğimi bilemezken Yalın bir süre arkası dönük kaldı. Dolaptan tabak çıkardı. Ama bunu o kadar yavaş hareketlerle yaptı ki zaman kazanmaya çalıştığını anlayabiliyordum. Hiçbir şey söylemedi ya da sormadı. Üzülüyordum, gerçekten. Onu üzmek istemiyorum ama elimden başka bir şey gelmiyordu. İki taraftan biri üzülecekti ve bu zamana kadar üzülen taraf hep ben olmuştum. Biraz olsun artık kendimi düşünmem gerekiyordu. Adı bencillikse eğer bencillikti. Kabul ediyordum.

"Karnınızı çorbayla doyurmayın. Ana yemek olarak tavuk yaptım. Tuzotlu, sen bayılırsın."

Yalın sesini neşeli çıkarmaya çalışarak konuştuğunda içim biraz olsun rahatladı. En azından yemek bitene kadar aramızdaki gerilim yüzünden buz tutmayacaktık.

"Hem de nasıl! Bizi bir çorbayla yollayacağını düşünmeye başlamıştım." diyerek onun 'hiçbir şey yaşanmadı' oyununa ayak uydurdum.

Yalın fırındaki tepsiyi çıkarıp tabaklarımıza servis yapmaya başladı. Gözlerini gözlerimden kaçırması haricinde gayet iyi idare ediyordu. Ben de yemek boyunca biraz diken üstündeydim ama o konuşmanın üzerine bu kadarını bile yapabilmek bir mucizeydi. İkimizi de tebrik ediyordum, iyi idare etmiştik.

Boşansak da Beraberiz!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin