Multimedia da Emily var ve kendisi Ahit prensesi olduğu için koyu ametist rengi gözlere sahip.
-Çek ellerini üzerimden Hadrian. Çek o pislik ellerini.!!
Uzun süre düşünsem hayatta Chin Sun'un bu kadar cırtlak olacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. Ne ses varmış arkadaşım kızda. Hayır yani Hadrian onu hepimizin olduğu konumda tutuyordu. Tamam biraz daha sapıkça ,durup durup saçlarını koklasada... Ah kime ne yalan söylüyorsam. Ben Chin Sun'un yerinde olsam Hadrian'ı öldürmüştüm.
Hadrian'ın derdi neydi ? Hoşuna mı gidiyordu Chong ve anlamasamda Oswald'ın onu ölümle tehdit etmesi...
Tabi hoşuna gidiyordu. Burda Hadrian ve Ebony ikilisinden bahsediyorduk. Gerçekten şizofrendiler..
Odama girip her birimizi tek tek büyük salona getirdikten sonra hepimizi kurbanlık koyun gibi yere dizmişlerdi. Hadrian ise durup durup Chin Sun'un saçlarına elliyor doğal olarak Chong'dan doğal olmayarakda Oswald'dan tehdit yeyip duruyordu.
Ebony ise benim başımda güya güçlü komutanı alt ettim havasında kardeşini izleyip gerçekten şizofren insanların atacağı türden kahkahalarla sinirimi bozuyordu. Yarım saattir bu işkence bana fazla gelmişti.
-Ah Chin Sun. Oswald sana ellerken hiçde böyle demiyordun ama...
Pekala bu fazla olmuştu. Chin Sun gözleri dolu şekilde abisine bakarken Chong gözünü bile kırpmadan Hadrian'ı izliyor, Oswald ise utançtan yerin dibine geçmiş şekilde Faye'den destek bekler gibi ona bakıyordu.
Tamam artık sinirlerim bu kadarına el vermeyecekti.
Hadrian'ı Chin Sun'dan uzak bir köşeye ittikten sonra Chin Sun'a dokunan ellerini kırdım.
Şaka yapmıyorum. Dalga da geçmiyordum. Açık ve net kırdım. Ellerinin sesi herkesi büyük bir sessizliğe boğarken bunu benim yaptığımı anlayan Ebony ellerini üzerimden çekip bir kaç adım geriledi. O gerileyince ayağa kalkıp bizi kapana kıstıran bütün doubleprotectleri duvara yapıştırıp Hadrian'a doğru yürüdüm.
Chong koşarak Chin Sun'a doğru gidince Chin Sun da kendisini abisinin kollarına bırakmış, Faye kardeşim dediği Oswald'ın ben hep yanındayım der gibilerden sırtını okşuyordu.
Elleri yan taraf bükülmüş ve duvara yapışmış Hadrian'ın yanına gidip kulağına kimse duymayacak şekilde fısıldadım.
-Ona bir daha dokun, ölünü bin yıl arasalar da bulamazlar. Çünkü hiç üşenmeden bin yıl her gün kemiklerini kırarak yaşatarım seni Hadrian Riders. Ölmek için yalvarırsın yine öldürmem. Taki canım sıkılıncaya kadar buna devam ederim. Canım sıkıldığında bütün kemiklerini toza dönüştürür etlerini köpeklere veririm.
Kapının açılma sesi ile ara verdiğim konuşma sırasında Hadrian'ın kireç beyazı olmuş suratını görüp tatmin olduktan sonra tekrar kulağına eğildim.
-Duydun mu beni Riders?
Hadrian'dan bir tepki gelmedi. Bu da benim canımı sıktı. Bütün kemiklerini kırmaya başladığımda attığı acı çığlıklar salonu doldururken tekrar sordum.
-Duydun mu beni ?
-Duy... Duydumm.. Dur art.. Artık. Lütfen.
Hadrian'ın üzerinden bütün büyülerimi kaldırınca büyük bir gürültü ile ayaklarıma düştü. Daha demin açılan kapıdan içeri girdiğini bildiğim Emilian'a dönmeden hala Hadrian 'a bakarken konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHİT
FantasyPekala bu kadarını beklemiyordum. Evet biraz bekliyordum ama hayır bu kadarını değil ; -Sanırım yanlış yaptık Jordan. Beni algılayan kardeşim kafa salladı; -Hep beraber gelmemeliydik ama artık çok geç .Devam edin !! -Onlara kardeş olduğumuzu söyley...