1 saat sonra
Resturant...Oğluyla gelmişti, şimdiyse karşılıklı yemek yiyorlardı. Ikiside acıkmıştı, geldikleri iyi olmuştu. Ardil yemeğini yerken konuşan babasıyla ona bakmıştı, Mecnun Bey suyunu içtikten sonra dudağını silip konuşmayı tercih etmişti.
Mecnun B - Doğan Bey'i reddettim, boş konuştu yani merak edilecek bir konu yoktu.
Dedi gözlerini oğluna dikerek, Ardil'se dikkatle onu dinliyor bir yandan da yemeğini yiyordu. Gözleri yeniden tabağını bulmuştu, yemeğini bitirmek vede eve gidip uyumak istiyordu. O anda babasının "Bugünün nasıl geçti?" diye sormasıyla iç çekerek konuşmuştu.
Ardil - Normaldi, derslere girdim çıktım.
Mecnun B - Ardil'im telefon görüşmemiz sırasında konu birden garip yerlere gitti. O konu hakkında yaşadığın birşey mi var?
Dedi dilsiz kalmakla ilgili olan soruyu hatırlatarak, yol boyunca bunu ve Doğan Bey'in sinir bozan teklifini düşünüp durmuştu. Ne olduğu/ ne yaşadığını bilmek zor geliyordu. Ardil ise biten yemeğiyle kaşığını bırakıp mendil aldı ve dudağını sildi. Mecnun Bey'se oğlunun her haraketini dikkatle izliyordu. Birkaç dk sonra konuşunca yüzüne bakmıştı.
Ardil - Annemi yakaladım dedim ya, o güne oldu işte... Ağır şoka girdim, 2 yıl sürdü. Ilk zamanlarda zorlandım ama zamanla işaret diline alışmıştım. Alışma aşaması zorluydu çünkü annem bu sorunumu başıma kakıp durdu. Onu ailesine rezil ettimi filan söylerdi.
Diyince Mecnun Bey sinirle iç çekmişti, Ardil'se bardakta olan suyundan bir yudum içip masaya geri koydu. Sonra da sözlerine şöyle devam etti:
Ardil - Kendi yaptığı şey ayıp değilmiş gibi benim konuşamama sorunumu rezillik olarak algılardı. Sevgiden çok nefret aşılamayı tercih ederdi.
Mecnun B - Bu durum geçince ne oldu?
Ardil - Içimde kalan ne varsa haykırdım ama hiç alınmadı çünkü ona göre; benim onu yargılamaya hakkım yoktu, ben sadece ayak bağıydım. Arada bir görmek zorunda kaldığı, hakaret edebilmek adına yanına gittiği birisiydim. Ama asla evladı/ değerlisi olamadım, ne edersem edeyim beceremedim. Zamanla da ona kendimi sevdirme çabamı geride bıraktım.
Dedi yaşaran gözleriyle, o sözleri asla unutamazdı. Çünkü sözleri sarf eden bizzat annesiydi, ölene kadar da hakaretleri devam etmişti. Asla ardı arkası gelmez gibi küfürler edip durmuştu, bazende sarhoş olup oğlunu darp ederdi. Zor günler atlatmış, yaralarını tek başına sarmayı öğrenmek zorunda kalmıştı. Çünkü o evde bir başınaydı, sığınmacı gibi evlerini kirletiyordu. Yani bu aileye göreydi ama normalde sesi soluğu çıkmayan bir çocuktu. Hepte usluydu, oyunu bile sessiz oynardı. Hiçkimseye zararı yoktu, yinede onun varlığı Silahtar ailesinin kabusuydu çünkü Ardil babasına aşırı benzerdi. Aile her daim huyu da benzer diyr korkardı ve korkuları başlarına gelmişti. Huyu bile babaya benzemişti, bu güzel olduğu kadar insanı korkutan birşeydi. Silahtar ailesi de korkardı, ondan rahatsız olurdular.
Ardil - Bazı geceleri yanıma gelirdi, her gelişinde de birkaç sevgi sözcüğüyle süslenmiş darpları olurdu.
Mecnun B - Bunu niye şimdi duyuyorum?Önceden niye demedin?
Ardil - Baba o zaten ölmüştü, deseydim ne değişecekti ki?
Mecnun B - Bilecektim lan, herşeye rağmen bilip yaralarını daha fazla kanamadan saracaktım. Kimse canını bu kadar ağır yakamazdı, inan ben orda olsaydım izin vermezdim. Korkarlardı, sana 1 adım bile atmaya götleri yemezdi.
Dedi sinirle masaya vurarak, bunun üzerine birkaç kişi onlara bakmıştı. Ardil ise yutkunarak önüne bakmıştı, haklıydı, kızmaya hakkı vardı. O babaydı, hem konuda asılsız değildi ki, konu Ardil'in acı dolu geçmişiydi. Iç yakan çocukluğuydu.
![](https://img.wattpad.com/cover/344145652-288-k105135.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürek Ateş-i
ChickLit₺ - Şeytan diyor; kes boynunu, o vakit görsün alay etmek neymiş! : - Şey ben... ₺- Defol, bu duyduğunu da unut!