Hızlı ve temkinli adımlar ile karanlık sokakta fazlasıyla tedirgin bir şekilde ilerliyordum. Gecenin en karanlık saatlerinde bu ara sokakta başıma gelebilecekleri düşündükçe adımlarım benden bağımsız olarak hızlanıyor, bakışlarım çevremi tarıyordu. Bu saatte bu kıyafetler ile dışarı hangi mantık ile çıkmıştım bende bilmiyordum. Açıkçası bende son zamanlarda mantık denen şey yoktu.
Burası Diyarbakır'dı. İlk geldiğim zamanlarda cennetim, şu aralar ise cehennemim olan yer.
Düşüncelerin dipsiz kuyusuna doğru çekilmeye başlamam ile eş zamanlı olarak gözlerim dolmaya başladı. Boş sokakta yankılanan araba sesi bir kaç saniye sonra hemen yanımda durunca derin bir iç çekerek yürümeyi kestim.Gürültü ile kapanan kapı, Azad'ın sinirini anlamama yetmişti.
Azad... Aşkın beni havalara uçurabileceğinide, bir anda beni o havalardan indirebileceğini de anlatan adam...
Büyük elleri, ellerinin içinde kaybolacak kadar ufak kolumu sıkmaya başladığında, istemsiz olarak acı ile inledim. İnlemem ile kimin kolunu sıktığını fark edip, kolumu ellerinden kurtaramayacağım şekilde ellerini gevşetti.
"Mantıklı bir açıklama bekliyorum."
Tok sesinin altında yatan sinir, korkulacak cinstendi.
"Seni ilgilendirmez,"
Diye tısladım. Henüz evleneli kısa bir süre olmuşken birbirimizi bu kadar incitmemizi anlayamıyordum.
"Ne demek beni ilgilendirmez."
Sesimizin bu kadar yükseltmemiz ve ana caddeye yakın olmamız dikkatleri üstümüze çekiyordu. Yadırgayan gözler ile izleyen topluluğa aldırmamaya çalışarak gözlerimi Azad'ın kahverengilerine çıkardım.
Sinir ile koyulaşmış gözleriyle bile kahverengilerinin kusursuzluğunu bozmuyordu.
Arabaya sinir ile beni bindirdikten bir kaç saniye sonra arabaya kendiside bindi. İçimde kopan acı çığlıklar benim yerime tekerleklerden çıktığı zaman yerime mıhlandım.
Azad sinirinden, ben ise kırgınlığımdan; kızgınlığımdan konuşmuyordum. Bir süre sonra düz bir çizgi hâlinde gerilmiş dudakları aralandı.
"Her kavgamızda evden çıkıp gitmekten vazgeç artık Sinemis!"
Azad bu aralar çok çabuk öfkelenen ve her şeye karışan bir insan olmaya başlamıştı.Her zaman mantık ile düşünen Azad yok olmuş, yerine at gözlüğü ile bakan biri gelmişti.
Konağın önüne geldiğimizde arabayı rast gele park etti ve beni beklemeden indi. Biraz bekledikten sonra derin bir nefes alıp bende indim arabadan. Kapının önünde bekleyen kayınvalidem adına yüzümdeki memnunniyetsiz ifadeyi kaldırdım.
"Sinemis kızım çok merak ettim seni."
Telaşlı sesi ve görünümünden zaten merak ettiğini anlamıştım. Etrafımı saran kollara, bende karşılık verdim. Sıcak ve şefkatli kollara ihtiyacım vardı.
"İyiyim anne, geldim."
Kollarımı ben çözdüğümde o da çözdü ve kapının ağzından çekildi. Hızla odama çıktım, kapıyı kilitleyip Azad'ı salonda yatırmak gibi dahiyane fikrimi aklımın en ücra köşelerine attım. Konuşup çözüme varacaktık.
"Ne o kapıyı kilitlememişsin?"
Azad'ın öfkeli sesinden eser yoktu. Bu nasıl bir adamdı? Önce kalbimi kırıyor daha sonra alay ediyordu. Dengesiz!
"Konuşacağız Azad,"
dedim ve yatağın kenarına oturdum. Ayaklarım acıyordu.
"Konuşalacak bir şey yok."
Hayallerimin sebebi olan adam, aşiret ağasıydı. Ve aşirete göre, bizim çocuk yapmamız lazımdı. Ne kadar harika!
"Evlendiğimizden beri Azad ne zaman benim dediklerimi önemsedin,"
diye sordum Azad'ın gözlerinin içine bakarken. Gözlerinin gözlerimden çekti. Utandığı ya da benim haklı olduğumu göstermezdi bu göz kaçırması... Bu düşündüğünün sembolüydü.
"Konumuz bu değil Sinemis!"
Düşünmeyi bırakıp, hiçbir sonuç elde edemediğinde bana cevap verebilmişti. Benim dediklerimi hiç bir zaman önemsemediğimi o da biliyordu, sevdiğim bu adamın gözlerine baktığımda her şeyi okuyabiliyordum. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini...
"Konumuz tam olarak bu Azad! Bu köy halkının dedikleri benden daha önemli oldu her zaman! Senin ve benim ortak olması gereken bir karar da bile onların dedikler önemli! Sen mi onları yönetiyorsun Azad, onlar mı seni?"
Tamam, çok ağır sözler söylemiş olabilirdim ama Azad bunu hak etmişti. Hatta daha da ağırlarını hak etmişti . Eğer bizim ilişkimiz adına karar verilecekse aşiret değil biz vermeliydik. İnsanların memnunluğu için kendimizi niçin kalıptan kalıba sokuyorduk ki?
Biz istediğimiz kadar onların doğruları ile şekillenelim, onlar hiçbir zaman memnun olmayacaklardı. Çünkü insanlığın doğasında vardı hoşnutsuzluk.
"Sinemis, o bebek bu aileye gelecek! İster senden, ister başkasından,"
dedi.
"Şimdi bebek yapmıyor muyuz?"
Bir bebek bakmak büyük bir sorumluluktur. Büyük bir olgunluk ister. Özgür bir ortam ister.
"Senden olmazsa başkasından olur Sinemis."
"İlk Baran'ı mı evlecek yoksa Berkan mı?"
diye sordum. Yani yaş olarak bakılırsa Baran'ın evlenmesi lazım. Adet usûl böyle ama belki Berkan evlenir.
"Sinemis çok ciddi olarak soruyorum saf mısın? Onlar isterse on tane çocuk yapsınlar benim bebeğim olmadıktan sonra kimsenin umurunda olmaz. Senin ile çocuğumuz olmuyorsa başka biri ile çocuğum olur."
4 Temmuz 2015
∞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Kuma-
General FictionAh, Azad! Senin isminin benim dilimde 'pişmanlık' anlamına geleceğini hiç düşünmezdim!