∞4∞

26.2K 678 119
                                    

İyi okumalar...

Değişiktim, değişikti, değişiktik. Bana sıkıca sarıldı ve burnunu saçlarımın içinde gezdirdi. Gözlerimi kapatıp bu anın tadını çıkarmaya çalıştım. Ona sarılarak uyumak, cennetten bir köşede uyumak gibiydi. Cennetin ta kendisiydi. Cehennemin ta kendisiydi.

Azad'ı anlatmaya kelimeler yetmiyordu. Hani derler ya anlatılmaz yaşanır diye, aynen öyleydi Azad anlatılmaz yaşanırdı.

"Neden böyle yapıyorsun?"

diye sordu burununu hala saçlarımda dolaştırırken. Kaşlarımı çattım. Ne yapıyordum ki ben? Hiç bir şey yapmıyordum. Her şey benden bağımsız olarak gelişiyordu bu aralar, ben sadece ayak uyduruyordum. Bunun için beni suçlayamazdı herhalde.

"Ne yapıyorum?"

Yüzümü ona dönüp aramızda mesafe bırakırken. Kaşlarımı çatmamak için kendim ile savaşıyordum, çünkü bugün Azad ile kavga etmeden son kez sarılarak uyumak istiyorum. Bundan sonra ağır bir uyku hapı almadıktan sonra uyuyabileceğimi sanmıyorum.

"Bunu."

dedi gülümserken. Gülümsemesi ile dudağımı ısırdım. Çok tatlıydı şu an. Gözlerimi gözlerinden çekmeme az kalmıştı, öyle bir bakıyordu ki birazdan tüm bu olanların benim suçum olduğunu söylettirecekmiş gibiydi. Hayır, hayır benim suçum yoktu. Hiç olmazsa ben, benim suçum olmadığına inanıyordum.

"Neyi?"

Gülümsemesi sanırım beni aptallaştırmıştı. Gözlerinin kahveliği olması gerektiğinden daha mükemmeldi. Her zaman dediğim gibi dünya üzerinde ki tüm kahverengi gözlülerin kıskanacağı cinstendi. Mavi gözlü olmama rağmen ben bile Azad'ın kahverengi gözlerinden istemiyor değildim. Hatta lens bile takmayı ama Azad bunu sertçe ret etmişti bende üstelememiştim. Çünkü Azad bir şeyi istemiyorsa o iş mezara girmiş üstüne toprak atılmıştır. Azad kadar otoriter olmak isterdim. Dediğim dedik olmak isterdim genellikle dediğim dedik olsam da Azad'a karşı pek otoriter olamıyordum. Azad'ın gözlerine baktığım zaman her şeyi unutuyordum. Kendimi bile!

"Neden bizim mutluluğumuzu gölgeliyorsun?"

Mutluluğumuzu mu gölgeliyordum? Hayır! Ben öyle bir şey yapmıyordum! Ben sadece hayatımda bir kere olsun Azad'a ayak diretmek istemiştim ama bu benim için olumsuz bir sonuç doğurmuştu. Çünkü karşımda ki Azad Er bana bu hakkı tanımıyordu. Azad Er kendini hoşnut etmeyen hal ve hareketleri kendi yöntemleri ile bastırıyordu. Benim hal ve hareketlerimi ise üstüme kuma getirerek bastırmıştı.

"Azad ben öyle bir şey yapmıyorum! Sen sadece beni anlamıyorsun! Benim fikirlerime önem vermiyorsun! Ben seni anlamak için her şeyi yaparken sen beni anlamamak için her şeyi yapıyorsun!"

Ben mutluluk falan gölgelemiyordum. Neden öyle bir şey yapayım ki? Acı çeken kişi bendim. Azad acı falan çekmiyordu.Acı çekse bile benim kadar çekemezdi hayatta. Benim er hücrem acı çekiyordu. Olan bana oluyordu açıkçası. Zaten her zaman olan bana oluyordu. Olan her zaman kadına oluyordu!

"Ben seni anlıyorum, Sinemis! Beni anlamayan sensin! Benim fikirlerime önem vermeyen sensin! Senin için elimden geleni yapıyorum ama bu yörenin adetleri var aynı çerkeslerde olduğu gibi!"

dedi. Neden ben Azad ile kavga etmeyeceğim dediğim zaman kendimi Azad ile kavga ederken buluyorum? Dişlerimi birbirine bastırdım! Nedense beni anladığını hiç hissetmiyordum. Fikirlerime önem verdiğini hissetmiyordum! Evet bu şehrin bir adetleri vardı ve bende yeterince uyguluyordum. Hiç olmazsa burada ki kadınlar toplandığında örnek bir gelin gibi davranıyordum. Hadi ama oturup buradaki kadınların kızı ile dedikodu yapacak değildim. Ben dedikodu nasıl yapılır onu bile bilmem ki? Ben ne diyeceksem yüzüne karşı söylerim ya da iç sesim ile tartışırım. Ben bir arkadaşım ile diğer arkadaşımın hakkında olumsuz şeyler söyleyemem. Benim hakkımda o şekilde konuşmayacağı ne mâlum?

-Kuma-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin