SİNEMİS'DEN;
Hayatında çok fazla ses olduğu zaman sessiz bir ortam istersin, hayatın ses olmadığındaysa bir ses istersin.
İnsanlığın değişmez kuralıydı zaten, bulunduğu durumdan memnun olmamak.
Açıkcası bende memnun sayılmazdım yaşantımdan. Bu sessiz ve karanlık odada, düşüncelerimin kulağıma fısıldayan sesi ve karanlığı aydınlatmaya çalışan fakat daha fazla karartan umut diye adlandırdığım umutsuzluklarım yerine Azad'ı tercih ederdim. Aslında her hâlükarda Azad'ı tercih ederdim fakat konu bu değil.
Oflayarak kapıya doğru döndüm. Azad ile konuşmalaramız mideme yumruk yememe neden olsada, düşünmeden de edemiyordum.
Bir de Kemal vardı tabi. Azad'ın korkusundan eve gelememişti çünkü barda yeterince olay çıkaran bir Azad, Allah bilir evde neler yapardı?
Telefonumu elime alıp, Kemal'e mesaj attım. Kocaman bir adam olabilirdi Kemal fakat beyin yaşı olarak 3 yaşındaki bir erkek çocuğundan farkı yoktu.
Bana iyi olduğuna dair bir mesaj çekti fakat benim nasıl olduğumu sormadı. Belliki yine nerede akşam orada sabah yapacaktı.
Odamın kapısı açıldığında kaşlarım çatıldı fakat kaşlarımın çatılması anlamsızcaydı. Gecenin bu saatinde, bu odaya kapıyı çalmadan girebilecek tek kişi Azad'dı.
Azad'ın hayali ile uyumaktansa, kendisi ile uyumak daha mantıklıdır, diye düşündüm kendi kendime.
Benim uyuduğumu düşünüyor olmalıydı ki kapıyı usulca kapattı. Adeta parmak uçlarında yürüyerek yanıma geldi. Yatakta doğrulup, Azad'a baktım.
Akşamki sinirinden eser yoktu.
"Uyandırdım mı?"
"Hiç uyutmadın ki,"
Diye mırıldandım kendi kendime. Kaşlarını havaya kaldırdı.
"Lütfen... Lütfen bu gece yanında uyumama izin ver. Buna ihtiyacım var. "
"Tamam."
Dediğimde ufak bir erkek çocuğu gibi gülümseyip, hızla yanıma yattı. Beni göğsüne çektiğinde sesimi çıkarmadım. Çünkü Azad'a ne kadar sinirli olsamda, onun göğsünün sıcaklığına ihtiyacım vardı, onun göğsünde uyumaya ihtiyacım vardı.
Derin düşüncelere daldığını anlamak pek de zor değildi. Saçlarımı okşuyor, eline doluyor daha sonra serbest bırakıyordu.
"Neden biz böyle olduk? Ne ara böyle olduk?"
Kendi kendine sorduğu sorunun cevabını kendisi çok iyi biliyordu ama kabullenemiyordu. Bunu biliyordum. Gözlerinden, hareketlerinden.
"Bu soruların cevabı sende saklı,"
Dedim onun sorularına karşılık. Onuda zorluyordu bu sınav beni de. Kızgındım ona, o da bana kızgındı ve onu suçladığım kadar kendimi de suçluyordum. Evet, Azad'ın üstüme kuma getirmesi mantıksızdı ama benim bu kadar diretmem de belki saçmaydı.
Azad ile çok zorla evlenmiştik. Kendi aile yapısının tabuları, benim aile yapımın tabularını yıkmak sandığımızdan daha zor olmuştuk. Onun kendi bölgesinden biri ile evlenmeliydi, ailesine, aşirete, göre. Bu olanlar onlara göre olasıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Kuma-
Ficção GeralAh, Azad! Senin isminin benim dilimde 'pişmanlık' anlamına geleceğini hiç düşünmezdim!