Azad'ın Ağzından;
Bazı kavramlar eğer sana bir şeyler ifade etmemeye başlamışsa o kavram senin hayatından yok olmuş demektir. Neden mi? Çünkü hayatında olmayan şeyleri bilemeyiz.
Masumiyet kelimesi bana bir kaç gün belkide bir kaç saat öncesine kadar çok şey çağrıştırıyordu fakat şimdi, hiç bir şey çağrıştırmıyordu. O ise ben hayatımdan masumiyet kelimesini en son çıkarmak isterdim.
"Sana inanamıyorum,"
diye tısladım Sinemis'e doğru. Yaptıkları şeyler hoşuma gitmemeye başlıyordu. Sadece, benim buraya ait olan yanımdan doğan fikirden kaynaklanan bir saçmalık yüzünden onu fazlasıyla üzdüğümü söylüyordu Sinemis'e ait olan yanım ve bundan dolayı ona karşı tavizlerde bulunuyordum ve bu tavizi Sinemis sınırlarını fazlasıyla zorlayarak kullanıyordu.
"Bende senin için aynı şeyleri düşünüyorum,"
Umursamaz edasını koruyarak yola bakıyordu. Bu beni daha da sinirlendirirken bir müddet yanlış bir şey yapıp kalbinin, kalbimin, kırılmaması için sessiz kaldım.
"Aklın başına gelene kadar evden dışarı çık da bak neler oluyor?"
Dedim Sinemis'in dediklerini takmamaya çalışarak. Bütün gece belkide bu cümle aklımın içinden geçip duracaktı ama yinede o cümleyi şimdilik askıya aldım.
"Ağalık moduna çok pardon dağ ayılığı moduna geri dönüyorsun demek?"
Umursamaz tavrını bir kenara bırakarak sinirden koyulaşmış masmavi gözler, fazlasıyla çatılmış kaşlar ve mutsuzluğu her hâlinden belli olan yüz hatları... Dediklerini unutup, sadece her hücresini ezbere bildiğim dünyanın en güzel kadınının mutsuzluğuna odaklandım. Ne zamandan beri böyleydi sevdiğim kadın?
"İster dağ ayılığı diye yorumla ister kutup ayılığı diye. Sadece birazda olsa taviz vereyim, dedim ama sanırım hata yapmışım."
İç dünyam sevdiğim kadının duyguları ile uğraşırken dış dünyam dedikleri ile uğraşıyordu.
"Artık dediklerine köpek gibi itaat etmediğim için mi bu sinir?"
Sözleri canımı yaktığını fark ettiğimde çok geçmeden canı yananın Sinemis olduğunu anladım. Çünkü bu sözlerin yakıcılığı ancak yürekten gelebilirdi, bunu da boş verdim benim canım ancak Sinemis'in canı yanınca yanardı.
"Diyarbakır şu an seni konuşuyor. Senin benim dediklerimi yerine getirmen senin iyiliğin için benim değil."
"Hayır,"
dedi sözlerim biter bitmez. Tekerleklerin son sürat dönerek ilerlediği yolu önemsemeyip diyeceklerine odaklandım. Mavi gözleri bugüne kadar hiç olmadığı kadar dikkatli bakıyordu kahverengilerime.
"Kendi itibarın için senin dediklerini dinlemem. Yolda yürürken iki kişi seni gördüğünde 'Karısına söz geçiremiyor,' veya 'Karısını barlardan pavyonlardan topluyor,' demesin diye senin dediklerini dinlemek zorundayım. Senin canından çok sevdiğin itibarın ve erkekliğin için."
İç dünyam ikiye ayrılmıştı benim. Sinemis'e ait olan yanım söylediği sözler,gerçekler, ile kendini utançtan imha edecek duruma gelirken buraya ait olan yanım, Sinemis'in söylediği sözlerin doğruluk payı ile sebepsiz ve saçmalıkla seviniyordu ve bu Sinemis'e ait olan yanımı daha utandırıyor ve sinirlendiriyordu. Dış dünyam, yani ben ise ortalarında hangisi tarafa döneceğimi şaşırmış bir şekilde bakıyordum.
Söyleyecek çok sözüm olmasına rağmen ilk defa mantıklı bir şey yapıp sustum ve elimi radyoya götürdüm. Sesi son ses yaparken ne yapacağımı düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Kuma-
General FictionAh, Azad! Senin isminin benim dilimde 'pişmanlık' anlamına geleceğini hiç düşünmezdim!