∞21∞

10.3K 403 63
                                    

 Keyifli okumalar!

İçinden geldiği gibi davrandığın zaman yoruluyordun çünkü yaptığın hatalardan kimse sorumlu değildir. Kimsenin suçu yoktur, suç sadece senindir. Ve bu suçu kabullenmek seni yoruyordu.

Daha bir ay önce pişman olmadığımı söylediğim bir hata, başıma neler açmıştı böyle?

Azad'a geri dönmem imkansızdı ama dönmem gerekiyordu. Git, demiştim ona. Kalbini de al git. O da gitmişti. Kelimenin tam anlamı ile gitmişti. Bunu mahkeme salonundaki dik duruşu ve gözlerindeki ifadesizlikten anlayabiliyordum.

Ben Azad'a aşık olduğumda dipsiz bir kuyuya düşmüştüm ve her hareketimde biraz daha çekiliyordum o karanlık kuyuya. Bundan memnundum ilk başlarda ama şu aralar... Şu aralar bu durum benliğimi ele geçiriyordu.

Eğer Azad'a haber vermezsem, hiçbir zaman haberi olmazdı. Ve ikimiz içinde en iyisi bu olurdu. Fakat ben doğacak çocuğuma bir baba olamazdım. Küçükken aramasada bir babayı büyüdüğünde, arkadaş çevresi tarafından aşağılanacaktı. Aynı Can'a olduğu gibi.

Aldırmak gibi bir seçenekte vardı önümde ama ben bu seçeneği düşündüğüm ilk andan itibaren zihnimin sınırları içerisinden atmıştım.

"Şimdi ne yapacaksın?"

Her zaman yanımda bir şekilde olan Seren'in sesi düşüncelerimi kovaladığında, bu sorunun cevabını bilmediğimi bende fark ettim. Tırnaklarım ile oynamaya başladım ve derin bir iç çektim.

"Bilmiyorum,"

Dedim teslim bayrağını çekerken. Benden çıkan iki bir vücut her iki yanıma oturmuş bana akıl veriyordu. Her iki tarafta haklıydı ve ben hangisinin aklına uyacağımı bilmiyordum. Mantığım, oraya gidersen tekrardan acı çekeceksin, bu kesin bir şey ama buna bir de çocuğun eklenecek. Geniş zamanlı düşünmelisin, diyordu fakat duygularım, mantığımı kendi düşüncelerini söyleyerek red ediyordu.

"İçindeki ses ne diyor?"

Sorusuna karşılık alay ile güldüm. İç sesim ne demiyorduki?

"İçimde ikiye ayrılmış bir koro var. Sence duygularımı mı seçmeliyim yoksa mantığımı mı,"

Diye sordum ondan bir ümit bekleyerek. Alt dudağını sarkıttı ve düşünüyormuş gibi bir hâle girdi. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Onun hangi tarafı tuttuğunu tabii ki biliyordum.

"Bence duyguları seçmelisin."

Elbette duyguları seçecekti çünkü bu Seren. Konuşmamızın başından tuttuğum göz devirme isteğimi saldım ve abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim.

"Neden duyguları seçtin?"

"Duyguları seçtim çünkü niye seçmeyeyim,"

Diye yaptığı iğrenç esprisine yüzümü buruşturdum. Duygularımın sesini bastırmaya son verdim ve dinledim duygularımı. Onlar elbette Azad'a söylememden yanaydı. Bu duruma gelmemizi sağlayan bir nedende zaten bebek konusuydu. Bebek sorunu ortadan istem dışı kalktığına göre diğer sorunlarıda halledebilirdik.

"Duygularım, Azad'a söylememekten yana."

Gözlerini büyütürken içimden ona gülüyordum. Her zaman duygular uzlaşma taraftarı olacak değil ya. Kendini topladı ve omuzlarını dikleştirdi. Az önce yaramaz bir şekilde gülümseyen yüzü şimdi somurtuyordu. Sonunda dayanamayıp güldüm.

"Tabii ki öyle bir şey demiyor,"

Dediğimde gözlerini kıstı.Sanki bunu duyacağını biliyormuş gibi telefonumu elime tutuşturdu.

-Kuma-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin