Keyifli Okumalar!
O, soluk boruma bırakılan bir yumruydu. Her nefes aldığımda hissetmeye mahkum olduğum. Her nefes aldığımda acı çektiğim ama hissetmediğim zaman boşluğunu çektiğim. O, acı çektirerek bağımlı yapıyordu ve ben onun bağımlılığı ile yok oluyordum.
Sigara, alkol, uyuşturucu... Bunlardan bile daha tehlikeliydi Azad.
Gece geç saatlerde yatmış olmamışa rağmen gün yeni yeni ağırırken kalkmıştım. Gözlerimin altındaki morluğun sebebi gecenin vermiş olduğu yorgunluk muydu yoksa uykusuzluk muydu bilmiyordum.
Duygularımın yok olduğunu düşünürken onlar sessizce güçleniyormuş, bildiğim tek şey buydu. Çünkü dün gece Azad'a karşı olan iradem, duygularıma acı bir şekilde yenildi. Bugün ise... İrademin cenaze töreni vardı.
Sıcak suyun altından çıktıktan hemen sonra beyaz bornoza sarıldım. Hızla üstümü giyinip, banyodan çıktım. Azad'ın hâlâ uyuyor olması beni rahatlatmıştı. Dışarıda insanların kirliliğini kapatabilecek kadar saf bir kar yağıyordu. Telefonumu ve kulaklığımı alıp camın kenarındaki kanepeye oturdum. Kar, bana her zaman iyi gelmişti, bugünde gelecekti, biliyordum.
Cem Adrian, sesi ile kar ile birlikte bana huzur verirken, kendimden geçmişcesine karı izliyordum. Herkes şarkıda sesin yükseldiğinde tüyleri diken diken olurken benim tüylerim şarkıda sesin alçaldığında tüylerim diken diken oluyordu. Bu benim farklılığımdan mı kaynaklanıyordu yoksa alçak sesle söylenenlerin daha derin anlamlar taşıyıp, her hecesinin ruha ilmek ilmek işlediğinden midir, bilinmez.
Kulaklığımın kulağımdan çıkması ile irkildim. Bakışlarım hızlı bir şekilde Azad'a döndü. Yarı çıplak karşımda durması ile gözlerim büyüdü. Pekâlâ, Azad benim kocamdı, böyle durması doğal bir şeydi ama ben utanıyordum yahu! Karşımda böyle durması, yanaklarımın kızarma sebebi idi.
"Ödüm koptu,"
Dedim şoku atlattığımda. Gülümsedi ve ben her zamanki gibi bu fiili karşısında ufak çaplı bir kalp krizi geçirdim.
"Amacım da oydu zaten."
Gözlerimi devirdim ve elinde tuttuğu kulaklığı aldım. Bu demek oluyordu ki, seni takmıyorum. Yapmacık bir şekilde elimi sağa sola salladım. Bu sefer gözlerini o devirdi ve banyoya girdi.
Kar, hızını daha da artırmıştı ve göz göze gelemeyecek hâle gelmişti. Çekmecelerden kalem kağıt alıp, önümdeki masaya koydum. Kulaklıklarımı son ses yapıp bir şeyler yazmaya başladım.
"Konuşacak kelimelerin gırla olmasına rağmen susmaya, yalnızlık, denir. Ve o kelimelerin ağırlığı ile perişan oluruz. Çünkü sustuğumuz kelimeler, sadece kelime değildir. Sustuğumuz kelimeler, mutluluğumuzu elimizden alan sembolik imgelerdir.
Ve eğer susmaya başlamış ise bir insan, onu konuşturmak, duvarı konuşturmaktan farksızdır. Susmaya başlamış kişiler, umutları ve hayalleri elinden alınmış kişilerdir.
Yaşam, umut ve hayallerden ibaret ise, susmuş kişiler, yaşamayan kişilerdir. Çünkü yaşamak sadece nefes alıp vermek değil."
Kağıdın üzerine düşen gölge ile kağıdı ters çevirdim ve kaşlarımı çatarak Azad'a baktım. Ayıplar bakışlarımı gözlerine kenetledim.
"Özelime saygı lütfen,"
Dedim gözlerimdeki ayıplar ifadeyi sesime ve kelimelerime vurarak. Başını anlayış ile salladı ve ensesini kaşıdı.
"Ben boşanma davası için dilekçe yazıyorsun sandım, özür dilerim."
Mahcup sesi ve önüne eğmiş başıyla canımı yakıyordu. Sesimi temizledim ve saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Kuma-
General FictionAh, Azad! Senin isminin benim dilimde 'pişmanlık' anlamına geleceğini hiç düşünmezdim!