Her şey çok hızlı gelişiyordu bu konakta. Her şey. Üzerime kuma gelecekti bu bariz bir şeydi fakat bu kadar hızlı gelmesini hiç beklemiyordum. Hele ki Dicle'nin kuma olarak gelmesini hiç beklemiyordum. Azad benim üzerime kuma getirmeye o kadar hazırmış ki karar alınalı 24 saat olmadan, kimin kuma geleceği belli olmuştu bu konakta. Olaylar Azad'dan dolayı çok hızlı gelişiyordu. Aklında varmış demek ki Dicle.
"Amcanın kızına mı göz diktin?"
Dedim sesimin sinirli çıkmasına engel olamayarak. Ben bir çerkesdim. Bizde akraba evliliği yoktu. Amcamım oğlu ile abim birdi bizim adetlerimizde ama Azad bir kürttü. Onların adetlerinde vardı. Zaten Kur-an'ı Kerim de bile helal kılınmıştı.
"Düzgün konuş!"
Tabi ya benim karşımda koskoca bir ağa vardı. Ona bir şey diyemezdim. Onun her dediğini köpek gibi yapmak zorundaydım yoksa sert bir tekme yerdim.
"Kendinden utanmıyor musun? Ben senin benim kocam olmandan utanıyorum şu an. Bir insan amcasının kızına nasıl göz diker ya?"
Sesimin titremesi beni aciz göstermişti. Azad'ın karşısında yorgun ve aç bir köpekten farkım yoktu. Bir parça sevgisini tadabilmek için yapmadığım şey yoktu.
"Sana düzgün konuş dedim!"
Sesi konağı inletmişti. Yerinden kabaca kalktı. Yapabileceği tek şey duvara yumruk atmaktı. Bana mı vuracaktı? İşte o zaman yorgun köpek canlanırdı. Yorgunsak da kendimize vurduracak kadar değiliz. Bir lokma sevgisini tadabilmek için dayak yiyecek değildim. Kendisi erkeklik gösterisi yapacak diye kendimi ezdirmem. Çok meraklıysa erkeklik gösterisine Dicle'sini aldıktan sonra, sevgili karısının üstünde yapardı.
"Konuşursam ne yapacaksın? Bir kadına vurabilecek kadar da mı ineceksin? Birden bire bu kadar inme Azad. Yavaş yavaş in ki dibe hızlı çarpmayasın. Dibi bu kadar merak etme, emin ol hayal edebileceğinden daha kötü bir yer."
Sinirden koyu kahve gözleri simsiyah olmuştu. Azad'ın neye sinirleneceğini biliyordum ve ona göre konuşuyordum. Benim ona şu an sinir olduğum kadar bana sinir olamazdı. Köyde ki bütün genç kızlar olabilirdi ama Dicle olmazdı. Dicle güzeldi. Hemde çok. Bir kaç kez ayak görmüştüm. Buralarda amcasının evi dahi olsa kız çocukları gelmiyordu. Allah'tan gelmiyordu. Gelmediği halde göz dikilebiliyorsa gelseler neler olurdu. Bu davranışlarını saçma buluyordum ama haklılarmış.
Geldiğimden beri ayakta duruyordum. Kapıya ve merdivene yakın. Dicle'nin ismini duyunca şok olmuştum. Azad bileğimi sertçe kavradı ve peşinden sürüklemeye başladı. Onun kalıplı vucüduna karşı çırpınışlarım anlamsızdı. Çırpınmak yerine adımlarımı ona uydurdum. Odanın kapısı sertçe açtı ve adeta beni içeri attı. Bana zarar vermek adına yaşayan biri ile evliydim ve bana hem dış görünüş olarak hem ruhsal olarak zarar verdiğinde ona olan sevgim, aşkım azalmak yerine çoğalıyordu. Çünkü benim lanet olasıca kalbim, aklımı Azad'ın yerine kendimi koymamı söylüyordu. Kendime her defasında kızıyordum 'Neden o değilde ben hep onun açısındanda bakıyorum?' diye. Onun erkek benim ise kız olduğumu hatırlıyorum sonra, attığım her adımı dahi onun açısından bakmam gerektiğini.
"Sen kimsin?"
diye bağırdı yüzüme doğru. Sorduğu sorunun cevabını ben bile bilmiyordum ki? Ben kimdim? Sinemis Karakaya Er. Aşık. Zavallı aşık. Kesinlikle zavallı aşıktım ve ben bu yüzden kendimden nefret ediyordum. Aşk, gururumun önüne geçiyordu. Aşk benliğimin önüne geçiyordu.
"Sen kimsin?"
diye tekrardan bağırdı. Gözleri bugüne kadar hiç görmediğim kadar öfke, kin, sinir vardı. Azad'ın muhteşem gözlerinde bugüne kadar her şeyi görmüştüm. Mutluluk, üzüntü, sevgi, öfke, kin, sinir daha sayamayacağım bir sürü duygu... Fakat bugüne kadar nefret görmemiştim o gözlerde. Kahverengi gözlüleri kıskandıracak kadar mükemmel olan o gözlerde ilk defa bana bakarken nefret vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Kuma-
Ficción GeneralAh, Azad! Senin isminin benim dilimde 'pişmanlık' anlamına geleceğini hiç düşünmezdim!