∞6∞

24.5K 648 88
                                        

İyi okumalar!..

Hepimizin bir korkusu vardır. Kimi böcekten korkar, kimi karanlıktan, kimi ise yalnız kalmaktan. Korkular bizi hem güçsüz hem güçlü yapar. Korkular hem özgürlüğümüzü kısıtlar, hemde bize kendi özgürlüklerimizi yaratır. Korkular bizi bir yere esir alırken orada neler yapabileceğimizi de öğretir. Korkular bizi olmak istediğimizden uzak ederken, bizi biz yapar.

Çocuk yapmaktan korktum. Azad'ı kaybettim, kendimi, benliğimi, kazandım. Ama bu öyle lanet bir şeydi ki benliğimi tamamen kaybedip, Azad'ı kazanmak istiyordum. Aşk, ne kadar da saçmaydı böyle?

Kafamı soğuk duvar zeminine yasladım. Düşünceler beynimi yiyordu. Oturup, bir şeyler yazmak istiyordum ama bunu yapacak gücü kendimde hissetmiyordum. Gücümün yettiği tek şey oturmaktı. Duvara biraz daha kafamı bastırdım. Düşünmek istemiyordum çünkü bu aralar düşündüğüm tek şey Azad'dı. Bu aralar Azad'ı düşünmek narkozsuz ameliyat yapılması gibiydi. Acıydı.

İstanbul'a geleli iki gün oluyordu ve Azad ile daha konuşmadık. Pardon, 'Geldim.' Yazdım ve o bana cevap vermedi. İçimde Polyannacılık oynayan taraf beni Azad'ın mesajlarına hiç bir zaman bakmaması ile avutuyordu. Polyannacılık oynayan tarafımın aksini söyleyenlerde vardı ama ben orayı susturuyordum. Çünkü benim sadece sessizliğe ihtiyacım vardı. Kendime bu sessiliği tanımak adına, burnumda tüten annem ve babamın yanına gelmektense bir otelde kalmayı yeğlemiştim.

Tabi bu sadece bir bahaneydi. Annem ile babamın beni bu halde görmelerini istemiyordum. Onları üzmek istemiyordum. Ah bir de sanki annemi görsem onu bırakamazmışım gibi geliyordu. Babamı görsem, ona sarılsam asla bırakmazmışım gibi.

Yanlış anlaşılmasını istemem. Azad ile yaşadığım günleri hiç bir şeye değişmem, sadece senin her anında yanında olan, aranızda anlayamadığınız bir bağ olan anne ve babanızdan kopmanız, çok zor oluyordu. Çünkü bazen sizi uyandırmaması için kızdığınız annenizi istiyorsunuz sabahları. Size kısıtlama getirdiği için isyan ettiğiniz babanızı özlüyordunuz. Bazen annenizin şefkatine sığınmak istiyordunuz, babanıza sırtınızı dayamak istiyordunuz. Onları senin arkanda olduğunu görmekten çok hissetmek istiyordunuz.

Ultra rahat yatak ve koltuk varken ben yerde bağdaş kurup oturuyordum.Burası koltuktan ya da yataktan daha rahattı. Telefon yerde titremeye başladığında Azad'ın aradığını düşünüp, içim kıpır kıpır oldu ama çalan melodide Azad olmadığını anladım. Azad aradığında çalan onun ve benim sevdiğimiz şarkıydı. Sıradan bir insan değildi ki sıradan bir melodi koyayım.

Gözlerimi hayal kırıklığı ile yanımda duran telefona çevirdim. En yakın arkadaşım ile konuşamayacak ne yaşamıştım ben? Üstüme kuma gelmesini. Belki onunla konuşmak iyi gelir, diye geçirdim içimden belki.

"Efendim?"

Sesimde ki tükenmişlik bana bile garip geldi ama bunu değiştirmek adına hiçbir şey yapmak içimden gelmedi. Bazı şeyler için geç değildi. Azad'ı arayıp, inadımı kırdığımı, ondan bir parça taşımak istediğimi söyleyebilirdim. Bu olanları geride bırakabilirdim. Ya da boşanabilirdim.Her gün Azad'ı görüp acı çekmektense, sadece bir kaç ay bilemedin bir kaç yıl acı çekmek daha mantıklı geliyordu.

"Ses tonunda bir tükenmişlik var. Yoksa sende tükenmişlik sendromuna mı yakalandın? İnanamıyorum! Başımıza taş yağacak!"

Seren'in saçmalamasına karşılık görmeyeceğini bile bile gözlerimi devirdim. Tükenmişlik sendromuna yakalandığımı sanmıyorum, o evreye daha vardı.

" Saçmalama, Seren. İstanbul'dayım. Ama annemlerin haberi yok ve sakın söyleme. Tamam mı? Bizim kafeden buluşalım. Analatacaklarım var."

Veda sözcüklerinden sonra, telefonu nihayet kapatabilmiştik. Bavulumdan rahat olacağım bir kaç parça şey çıkarıp üzerime geçirdim. Saçlarımı yukardan sıkı-gevşek arası bir şekilde topladım. Saç diplerim zaten ağrıyordu, bir de sıkı bağlarsam daha da kötü olurdu.

-Kuma-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin