5

102 16 32
                                    


"Beğendin mi?" Arabadaki ağlamamız ve uzun uzun öpüşmemizin ardından yer ayırttığım restorana gelmiş ve yemek yemiştik. "Evet! Hepsi çok güzel!" Morali düzelmişti ve sürekli gülümsüyordu. Resmen mutluluk kaynağımdı. Ona bakarken her şeyi unutuyor ve sadece ona odaklanıyordum.

"...daha sonra da gruplara ayrıldık. Ama ben bireysel çalışmak istediğimi söyledim ve neyse ki buna izin verdiler!" Ellerini çırpmıştı. O kadar minicikti ki. "Tek çalışmayı daha çok seviyorsun. Bu konuda benziyoruz." Başını sallamıştı. "Şimdi siz bana anlatın. Sizin gününüz nasıldı? Gerçi sadece birkaç saat ayrıydık ama olsun." Gülümsemişti. "Pek bir şey yapmadım. Zorla babamı ziyarete gittim ve azar yiyip döndüm. Bu kadar." Ortamı bozmak istemediğim için kısaca özetlemiştim. "Onu gerçekten hiç mi sevmiyorsunuz?"

"Ne sevgiyi ne de iyi olan başka bir şeyi hak ediyor." İstemsizce yumruklarımı sıkmıştım. Ellerime bakmış ve minicik eliyle elimi tutmuştu. "Ahjussi! Eliniz yaralanmış! O çocuklara vurduğunuzda mı oldu!?" Panik olmuştu bir an. "Hayır hayır. Sanırım bir yere çarptım." Yalan sayılmazdı. Duvarı yumrukladığımda olmuştu. Çarpmakla eş değer sayılırdı, sanırım. Onu endişelendirmek istemiyordum. "Bekleyin!"

Elimi bırakmış ve çantasında bir şeyler aramıştı. Ufak bir mendil ve yara bandı çıkarmıştı. Önce mendille elimin üstünü temizlemiş sonra da yara bandını takmıştı. "İşte oldu!" Yara bandının üzerinde minik civcivler vardı. Ölecektim tatlılığından. "Bunu asla çıkarmayacağım." Gülmeye başlamıştı. "Arada bir değiştirmelisiniz! Bende çok var zaten."

"Sen değiştirsen olmaz mı Jimin-ah? Ben çıkarmaya kıyamam." Gözlerime bakmış ve tüm tatlılığıyla gülümsemişti. "Olur!" Birkaç saatimizi de sohbet ederek geçirmiştik ve kalkmıştık. Arabaya bindiğimizde bana dönmüştü. "Ahjussi, bu akşam çok güzeldi. Teşekkür ederim. Sizinle yatak dışında da vakit geçirmek çok keyifliydi."

"Bunu istediğin zaman yapabiliriz Jimin-ah. İstemen yeterli, ben hep yerine getireceğim." Ona doğru eğilmiş ve dudaklarına hafifçe bir öpücük bırakmıştım. Geri çekilirken kravatımdan tutmuştu. "Buna devam edemez miyiz?" Bunu demesi için bekliyordum zaten! "O halde kendimize güzel bir yer bulmalıyız."

"Benim evime ne dersiniz?" Tatlı bakışlarını bırakmıştı ve bana beni tahrik edecek derecede güzel bakışlar atıyordu. "Seninle olduğum sürece nerede olduğumun pek bir önemi yok Jimin-ah."

Evinin adresini söyledikten sonra hızla sürmüştüm. Küçük müstakil bir evdi. Üniversite öğrencisine göre gayet iyiydi aslında. İki katlı ve şirin görünüyordu. Arabadan indiğimizde elimden tutmuştu. Anahtar ile bahçe kapısını açmış ve girmişti. Kapıyı kapattıktan sonra da eve doğru yürümeye başlamıştık. "Zengin olduğunu bilmiyordum Jimin-ah." Gülmeye başlamıştı. "Burası büyükannemle büyükbabamın eviydi. Ama onların vefatından sonra vasiyet ile bana bıraktıklarını öğrendim. Küçük ve eski ama bana yetiyor."

"Bence oldukça tatlı bir ev."

"Evet! Ben de çok seviyorum. Biliyor musunuz, buraya gelen ilk kişisiniz." Bu hoşuma gitmişti doğrusu ama bu kadar yalnız olması beni üzüyordu. Ama sorun yoktu artık, ben hep yanında olacaktım. "Gerçekten mi? Buna sevinmeliyim değil mi?"

"Elbette sevinmelisiniz! Ama ben daha çok seviniyorum sizinle olduğum için." Durmuştum. Ellerimiz bir olduğu için ben durunca o da durmuştu. "Seni seviyorum Jimin-ah. Bunu aklından hiç çıkarma." Yanağına elimi yerleştirmiş ve dudaklarına yapışmıştım. Diğer elim ise belindeydi. Öpüşmemiz arasında kesik kesik konuşuyordu. "Ben de... ben de sizi... seviyorum." Öpüşmeyi bırakmadan eve doğru yürümeye çalışıyorduk. Elindeki anahtarı almıştım ve öpüşmemizi kesmeden kapıyı açmıştım.

draw of our kiss | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin