30

50 12 32
                                    


İzin günümde ahjussinin evinde oturuyordum. O ise şirkete gitmişti. Birkaç saat içinde döneceğini söylediği için ben de evde kalmıştım.

*

"Hey, sevgilinle şirin görünüyorsunuz." Fiona'dan bunu duymak tuhaf hissettirmişti. Yaklaşık üç saat boyunca belgelerle ilgilenmiştik ve onun yapacağı kısım bitmişti şimdilik. "Öyle evet." Yine de onunla böyle bir sohbete girmek ne kadar mantıklıydı bilemiyordum. "Evleneceksiniz değil mi? Yani onu da bırakma."

"Onunla zorunluluktan değil birlikteliğim. Asla bırakmam." Yavaşça başını sallamıştı. Üzgünüm noona, seni gerçekten bir an bile sevmedim. Tabii yüzüne söyleyemiyordum ki zaten söylemem de hoş kaçmazdı. "Her neyse, ben gidiyorum. Kalanını kendin halledebilirsin. Grafikler yeşile dönüyor, iyi gidiyoruz gibi."

"Evet evet, haklısın. Teşekkür ederim noona. Sen olmadan yapamazdım." Bana gülümsemiş ve çıkmıştı. Ben ise işime dönmüştüm ki telefonum çalmıştı. "Bebeğim?"

"Ahjussi! Seni özledim! Ne zaman geleceksin?" Önümdeki belgelere göz gezdirmiştim. "Bir iki saat sürebilir. Merak etme bebeğim, hızlıca yapacağım ve hemen yanına geleceğim."

"Acele etmene gerek yok, güzelce çalış bakalım! Ben de biraz kitap okuyacağım." Kesinlikle uyuyakalacaktı, emindim. Bunu düşününce gülümsemiştim kendi kendime. "Tamam güzelim, iyi okumalar. Çıkarken seni ararım, anlaştık mı?"

"Anlaştık! Öpüyorum sevgilim!" Onu yemek istiyordum. "Ben de öpüyorum güzelim." Telefonu kapattıktan sonra kendi kendime gülmüştüm. Gerçekten onu çok seviyordum. Hayatıma, kalbime, bana olan desteği ve katkısı inanılmazdı.

Güzeller güzeli sevgilim artık eşim olmalıydı. Teklif etmek istiyordum ama şirketin normale dönmesini bekliyordum. Eğer Fiona ile böyle çalışmaya devam edersek en kısa sürede her şey normale dönecekti.

*

Evde kitap okurken kapının çalındığını duymuştum. Beklediğim biri yoktu ve peşimde biri varken kapıyı açmaktan emin olamamıştım. Ama eğer sorun olsaydı korumalar izin vermezdi sanırım. "Efendim, Bay Min'in istediği üzere alışveriş yapıldı, bunları içeriye bırakmalıyız."

"Ah tabii!" İçim rahatlamıştı doğrusu. Ahjussinin adamlarıydı. Onlarla beraber mutfağa girmiştim. "Teşekkürler." Bana selam verip, gelen üç kişiden ikisi çıkmıştı ama biri çıkmıyordu. Ben mutfaktan çıkacakken ise kolumdan tutup duvara yaslamıştı beni. "Sen ne-" Eliyle ağzımı sertçe kapatmıştı. "Sakın sesini çıkarma." Diğer eliyle de yüzündeki maske ve gözlüğü çıkarmıştı. Bu, bu Fiona'ydı!

Doğrusu şu an beni köşeye sıkıştırmış tehdit ederken tırsmıyor değildim. Benden büyüktü ve uzun sayılırdı. Bu biraz korkutucuydu. Ama benden ne istiyordu ki? "Yoongi, beni seninle aldattı. Bu gülünç." Pekala, bunu bilmesi gerekmiyordu.

"Şu haline bir bak, ona layık olduğunu mu sanıyorsun?" Kaşlarımı çatmıştım. Ağzımdaki elini ittirecekken tuttuğu bıçak beni durdurmuştu. "Bak Park, oyun oynamaya gelmedim. Gayet ciddi ve sinirliyim. Nişanlımı benden çalan bir sürtüksün sen." Yutkunmuştum. Dedikleri yanlış değildi ama doğru da değildi. Hayır, kesinlikle doğru değildi.

"Şimdi ne yapayım? Bunu sana saplayıp burada ölmeni mi izleyeyim?" Başımı iki yana sallamıştım. "Güzel, ölmek istemiyorsan dediklerimi aynen yapacaksın Park Jimin." Elini ağzımdan çekmişti, diğer elindeki bıçağı da duvarda tam yanıma saplamıştı. "Yoongi yakında sana evlenme teklifi edecek."

"Ne? Bunu, bunu bilmenize imkan yok." Gülmüştü. "Neden? Onun yanından geldim bizzat."

"Ne?" Yanlış duyuyor olmalıydım. "Yoongi'nin şirketi batıyor Park, bizzat ellerimle yaptım. Küçük Yoongi'm şirket dolayısıyla çok yoruldu ve benden yardım istedi. Beraber şirketi kurtarma çabası içindeyiz. Bana iyi davranıyor. Bu iş bitince o bana geri dönecek ve sen de hmm, belki o gün yağmurun altında olduğu gibi ağlarsın, ne dersin?"

draw of our kiss | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin