"Hyung yanında olamadık özür dileriz." Jungkook bana sıkıca sarılıyordu. Taehyung ile Jungkook son iki haftadır üniversitenin eğitim programı sebebiyle yurtdışına çıkmışlardı. Zaten haftaya döneceklerdi ama babamın ölüm haberini duyunca gelebildikleri en kısa zamanda geri dönmüşlerdi. "Sorun yok Kook, şimdi yanımda olmanız yeterli.""Hyung, babanın ölümü hakkında ne hissediyorsun?" Taehyung'un sorusu beni düşündürmüştü. "Karmaşık hissediyorum Tae. Gidişi de kalışı da büyük bir eziyet oldu. Şirketteki işler yetmezmiş gibi bir de Jimin'in üç büyük kardeşi buraya geldi. Özellikle biri bana çok sinirliydi ve baya bir şey söyledi. Sesimi çıkaramadım." İkisi de bana endişeli bakıyordu. Zorla gülümsemiştim.
"O beni hiç dinlemedi. Beni hep kovup duruyordu, bir gece yine evine gittim ama o gece kovmadı. Hatta yattık, öpüştük, beraber uyuduk. Ama sabah korkunç şeyler söyledi. Sevgisiyle kalbimdeki yaraları sardığını düşünüyordum hep ama bu kez de nefreti paramparça etti beni. Kısacası bitti. Her şeyiyle bitti. En azından onun için bitti ve ben, ben ne yapacağımı hiç bilemiyorum."
"Peki ya Fiona noona?" Jungkook merakla bana bakıyordu. "Fiona nerede bilmiyorum bile. Babamın öldüğü günden beri görmedim. Ona bu işi bitireceğimizi söylemek ve bitirmek istiyorum ama ortada yok. Ayrılmak ve tüm gerçekleri ortaya dökmek istiyorum artık. Herkes bilsin onunla zorla durduğumu, her şeyin babam yüzünden olduğunu. Jimin beni dinlemedi ama belki gerçekleri bu şekilde öğrenince benden o kadar da nefret etmez, ne dersiniz?"
*
"Taemin, ne yapacağım?" Başımı Taemin'in kucağına koymuş ve öylece duruyordum. "Seokjin hyungun Yoongi hyung ile kavga etmesi kötü olmuş tabii. Ama aslında kavga da denemez değil mi? Hoseok hyung Yoongi hyungun konuşmadığını söylemişti." Taemin'i hyunglarımla tanıştırmış ve son olan şeyleri anlatmıştım. Şimdi ise hyunglarım alışverişteydi ve biz de rahatça konuşabilirdik.
"Evet, sadece 'onu hiç üzmek istemedim ki' demiş. Onlar şirkete gidip ahjussiyle tartıştıktan sonra bana bir daha çiçek ya da hediye göndermedi." Bu beni üzmüştü. Tanrım! Bipolar olmalıyım cidden! Oradan böyle görünüyor ama duygu dünyamdaki karmaşayı da anlamalısınız. "Yoongi hyung, büyük ihtimalle hyungların gibi düşündüğünü düşünüyor olmalı. Hem seni rahatsız ettiğini düşünmüş de olabilir. Eğer hyungların gitmeseydi çiçekleri de hediyeleri de göndermeye devam ederdi eminim."
"Ama rahatsız olmuyordum. Ah Taemin! Onu seviyorum ama aynı zamanda da nefret ediyorum! Biz çok güzel olabilirdik, çünkü kalplerimiz arasında oluşan bağı hissetmiştim bir kere ama o yalanı tercih etti. Bundan nefret ediyorum işte!" Taemin saçlarımı okşamıştı.
"Jimin karmaşık iç dünyanı anlıyorum. Belki de her şeye biraz zaman vermelisin. O da zor günler yaşıyor olmalı. Baksana her şey üst üste geldi. Seninle ayrılığı, acı çekmesi yetmedi bir de babası öldü ve şirketinde ciddi problemler ortaya çıktı. Bunlarla baş etmek oldukça zor olmalı. İşler yoluna girene kadar biraz zaman ver. Yoongi hyungun senden vazgeçmediğine eminim."
"Gerçekten mi?" Gözyaşlarımı silip başımı kaldırmıştım. "Tanrım! Dostum ağlama artık! Onu düşünme çok fazla, onun yerine yakında başlayacak olan stajımıza odaklan. Hangi hastanede yapacağız öğrendim!"
"Ne!? Açıklandı mı!? Tanrım!" Taemin mutlulukla başını sallamıştı. "Severance Hastanesi!" Ahjussinin şirketinin karşısındaki hastaneydi! "Ne!? Ahjussinin şirketinin karşısında orası!" Buna sevinmeli miydim üzülmeli miydim bilmiyordum. Onu görebilirdim belki de ama o da işiyle meşgul olacaktı ve ben de hastane işleri ile ilgilenecektim. Yakın olup aslında çok uzak olacaktık.
"Bu evrenin bir işareti mi yoksa Jimin?" Taemin kahkahalarla gülerken yalandan omzuna vurmuştum birkaç kez. "Ya! Gülme!" Ama gülüşü beni de güldürmüştü istemsizce. Belki de gerçekten kaderdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
draw of our kiss | yoonmin ✔️
Fanfiction𝘋𝘳𝘢𝘸 𝘰𝘧 𝘖𝘶𝘳 𝘒𝘪𝘴𝘴 𝘣𝘺 𝘔𝘢𝘳𝘪𝘢 𝘠𝘰𝘶𝘳 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘣𝘢𝘣𝘺 𝘠𝘰𝘶𝘳 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘪𝘴 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘰𝘧 𝘮𝘺 𝘭𝘪𝘧𝘦 𝘠𝘰𝘶 𝘣𝘢𝘣𝘺, 𝘺𝘰𝘶 𝘢𝘳𝘦 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘰𝘧 𝘮𝘺 𝘭𝘪𝘧𝘦 ####### Jimin, yedi ay bakışma ve iki gün buluşma sonrası Yoon...