8

72 18 33
                                    


"Merhaba Jimin. Ben de Fiona. Min Yoongi'nin nişanlısıyım." Duyduğum şeyle afallamıştım. "Pardon, anlamadım? Nesi?"

"Nişanlısı." Gülümseyerek parmağındaki yüzüğü göstermişti. Tüm gülümsemem kaybolmuş ve şok içinde ona bakıyordum. "J-Jimin." Ve ahjussi de tam zamanında gelmişti. "Yoongi!"

Fiona ona sarılmıştı. Ama ahjussi sadece bana bakıyordu. "Jimin gelmiş. Seni bekliyormuş. O da vakfımızın okuttuğu öğrencilerden mi?"

Ahjussi cevaplamadan ben cevap vermiştim. "Evet evet! Ben de Bay Min'e bir şey sormaya gelmiştim. Ama sorun değil. Daha sonra sorarım. Görüşmek üzere." Tam dönüp gidecektim ki durmuştum. "Ayrıca bir nişanlınız olduğunu bilmiyordum Bay Min. Mutluluklar dilerim." Sesimi titretmemeye özen göstermiş ve dolu gözlerle ona bakmıştım. Neyse ki nişanlısı Fiona bunu fark etmemişti.

Çıkışa doğru koşar adımlarla ilerliyordum. Nefesim kesiliyor gibiydi. "Özür dilerim, çok özür dilerim." Benle yaşıt gibi duran iki çocuğa çarpmıştım. Dolu gözlerimi gördüklerinde endişeyle bana bakmışlardı. "Sen iyi misin?" Fakat onlara cevap verecek durumda değildim. Onlara bir şey demeden hemen çıkmıştım binadan.

*

Tanrı yine yapmıştı yapacağını. "Jimin! Bekle!" Onun binadan çıkışına kadar olduğum yerde kalakalmıştım ama birden kendime gelip peşinden koşmaya başlamıştım. "Hyung!" Jungkook ve Taehyung yanlarından geçtiğimde bana seslenmişti ama duramazdım. Jimin gidiyordu ellerimden.

"Bekle! Yalvarırım bekle!" Peşinden koşup sonunda bir ara sokakta onu yakalamıştım. Tuttuğum kolunu ellerim arasından çekmişti. "Dokunmayın! Sakın dokunmayın bana!" Ağlıyordu. Ağlamamalıydı. Onu öyle görmek gözlerimin dolmasına yetmişti. "Jimin lütfen dinle beni!"

"Neyi dinleyeceğim!? Bugün bana hangi yalanı söyleyeceksiniz!?" Çok sinirli ve üzgündü. Bana kızmakta da çok çok haklıydı. Ama bir kerecik dinlese belki bana bir şans verirdi. "Jimin lütfen."

"Bana yaklaşmayın! Dokunmayın!" Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Ona sarılmak istiyordum. Gözyaşlarını durdurmak istiyordum. Kendi gözlerimden akan yaşlardan habersizce sadece ona bakıyordum. Bu sırada bir şimşek çakmış ve yağmur yağmaya başlamıştı.

Sadece ona bakıyordum. Islanıyor olmam umrumda değildi. Ama o üşüyor gibiydi. Ceketimi çıkarıp ona yaklaşmış ve sırtına koymuştum. "Jimin yalvarırım dinle beni."

"Benim sizin yalanlarınıza verecek zamanım yok." Ellerimi ittirmiş ve birkaç adım geriye gitmişti. "Peşimden gelmeyin. Sizi görmek istemiyorum." Arkasına dönmüş ve ceketime sarınarak hızla yürümeye başlamıştı. Onun peşinden gitmek istiyordum ama şu an yeterince kızgındı. Biraz sakinleşmesini bekleyip konuşmak en iyisiydi. Ama o vakte kadar onsuz ne yapacağımı bilmiyordum.

Uzaktan hâlâ ona bakıyordum. Bir taksi çevirmiş ve binmişti. Artık güçlü durmama gerek yoktu. Dizlerimin üstüne çökmüş hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. "Hyung!" Jungkook ve Taehyung koşarak yanıma gelmişlerdi. "Bulduk seni sonunda!"

Ağladığımı görünce Jungkook sıkıca bana sarılmıştı. Taehyung da bize şemsiye tutuyordu. O an ikisinin varlığı bana destek olmuştu. Onlar da olmasa halim ne olurdu bilemiyorum.

*

"Teşekkürler." Paramı ödeyip taksiden inmiştim. Hâlâ yağmur yağıyordu ve elbette ki gözlerimden de yaşlar süzülüyordu. Kapıyı açıp eve girmiştim. Kalbim acıyor gibi hissediyordum. Kapıyı kapattıktan sonra daha fazla ayakta durmaya gücüm yetmediği için yere çökmüştüm. Hüngür hüngür ağlıyordum.

draw of our kiss | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin