Aramız iyiydi ve o da yanımdaydı. Beraber evimde oturmuş film izliyorduk. Giydiği sweatshirtümle çok tatlı görünüyordu. Kollarım arasındaydı dünyanın en güzeli. "Ahjussi, benim uykum geldi biraz." Aslında öğleden sonraydı henüz ama son birkaç gündür böyle yorgundu hep. İzin günü olduğu için dinlenmesi daha iyiydi elbette."Tamam bebeğim, gel burada uyuyalım beraber." Kollarım arasında gözlerini kapatmış ve bana kendini bırakmıştı. Koltuğa uzanmıştık. Başını göğüsüme gömmüştü. "Ahjussi, seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum bebeğim ve ben de seni çok seviyorum." Başını kaldırıp bana bakmış ve gülümsemişti. Gözleri çok yorgundu, üzgündü. Bana anlatmadığı için biraz kırgındım ama bekliyordum bir şeyleri.
Kısa süre sonra saçlarını okşamam eşliğinde uyuyakalmıştı. Sarı saçları yumuşacıktı. Ellerimin arasında olmalarını seviyordum.
*
Ahjussi ile koltukta uyumuştum saatlerce. Ben uyandığımda o hâlâ uyuyordu. Aslında uyuyor olması iyiydi çünkü Fiona'nın dediklerini teyit etmek istiyordum.
Yavaşça kolları arasından çıkmış ve yerimden kalkmıştım. Sehpadaki laptopu açmıştım. Ekranda parola girmem gereken bir kutucuk çıkmıştı. Ne olabilirdi ki? Doğum gününü, babasının ölüm gününü, kendi doğum günümü, şirketin açılış gününü, Fiona ile ayrıldıkları günü... Böyle bir sürü tarih denemiştim ama olmuyordu. Veriler silinmeden önce son üç deneme hakkım vardı.
Mantıklı düşünmeliydim. Değer verdiği bir şey olmalıydı. Aklıma iki tane şey gelmişti. Biri annesinin doğum günüydü diğeri ise bizim sevgili olduğumuz tarihti. Neden tarihlere takıldığımı sorguluyor olabilirsiniz. Sebebi de şifrenin 8 haneli olduğunu bilmemdi. Önce annesinin doğum gününü denemiştim ama olmamıştı. Son iki hakkım vardı.
Birden ekranda ipucu yazan bir kutucuk çıkmıştı. Hayatımın anlam bulduğu gün. Sevgili olduğumuz tarih mantıklı geliyordu ama şimdi daha iyi bir fikrim vardı. Birbirimizi ilk gördüğümüz gün olmalıydı. Çünkü bana gönderdiği mektupta o gün hayatının değiştiğini söylemişti. Tarihi net biliyordum çünkü ben de o gün benzer hisler yaşamıştım. Bu yüzden hemen girmiştim. Kendimi kutluyorum. Doğruydu!
Ekranda onlarca dosya klasörü vardı. Altlarında ne oldukları yazıyordu. Tanrım! Benim adımla bir klasör bile vardı. Önce ona tıklamıştım. Beraber olan fotoğraflarımız vardı ve Tanrım! Yüzük modellerine bakmıştı. Bu gözlerimi dolduruyordu. Yakında evlilik teklifi edecekti ve ben onu terk edecektim. Tanrım! Neden!? İşin ucunda ailem ve Taemin olmasaydı asla yapmazdım ama onların ölümünü görmeyi kaldıramazdım.
Klasörü kapatmış ve şirket ile ilgili olanlara bakmaya başlamıştım. Hisse grafiklerini bulmuştum. Canının sıkkın olduğu ve sürekli işle ilgilendiği tarihlerde gerçekten de grafik ciddi düşüşteydi. Ama Fiona ile çalışmak grafiği tekrar yükseltiyordu gerçekten. Demek Fiona haklıydı. Gerçekten de şirket iflas eşiğine gelmişti ve Yoongi söylememişti bana.
Dönüp hâlâ uyuyan ahjussiye bakmıştım. Kendini o kadar yormuştu ki ve hepsini kendi kaldırmıştı yine. Bana yansıtmadan, beni üzmeden halletmeye çalışmıştı. O beni çok seviyordu. Kimse de sevmezdi beni onun gibi. Onu kaybedecek olmak benim için korkunç olacaktı.
*
"Bebeğim?" Uyandığımda Jimin yanımda yoktu. "Ahjussi, buradayım." Elinde iki bardak kahve ile gelmişti. "İçmek istersin diye düşündüm."
"Ah güzelim, teşekkür ederim." Hemen doğrulmuş ve yanıma oturması için alan açmıştım. "Ahjussi kahvelerden sonra dışarı çıkalım mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
draw of our kiss | yoonmin ✔️
Fanfiction𝘋𝘳𝘢𝘸 𝘰𝘧 𝘖𝘶𝘳 𝘒𝘪𝘴𝘴 𝘣𝘺 𝘔𝘢𝘳𝘪𝘢 𝘠𝘰𝘶𝘳 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘣𝘢𝘣𝘺 𝘠𝘰𝘶𝘳 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘪𝘴 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘰𝘧 𝘮𝘺 𝘭𝘪𝘧𝘦 𝘠𝘰𝘶 𝘣𝘢𝘣𝘺, 𝘺𝘰𝘶 𝘢𝘳𝘦 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘰𝘧 𝘮𝘺 𝘭𝘪𝘧𝘦 ####### Jimin, yedi ay bakışma ve iki gün buluşma sonrası Yoon...