17

62 16 25
                                    


Ahjussi bugün taburcu olacaktı. Onu daha çok görmek istiyordum ama artık tutamazdım. "Ah onu eve götürebiliriz. Taehyungie, yanında kalalım. Yoongi hyungun ihtiyacı olacak." Taburcu olacağını Jungkook ve Taehyung'a söylememin ardından aralarında konuşmaya başlamışlardı. "Ben son kontrolleri yapayım, sonra çıkabilir."

"Jimin, teşekkür ederiz onunla ilgilendiğin için. Günlerdir yanındasın, bu ona da iyi geliyor inan ki." Taehyung'a gülümsemiş ve başımı sallayıp yanlarından ayrılmıştım. Odaya girdiğimde ahjussinin uyuyor olduğunu görmüştüm. Yanına yaklaşıp yatağın kenarına oturmuştum. Elini tutup ellerimize bakmıştım. "Ahjussi, seni özledim."

Kendi kendime mırıldanmıştım. Uyanık olmamasını umuyordum. "Umarım beni affedersin." Eğilip yanağındaki yaraya bir öpücük bırakmış ve kalkmıştım yerimden. Kısa bir muayeneden sonra artık gidebilirdi. Odadan çıkıp Taehyung ve Jungkook'a dönmüştüm. "Şu an uyuyor, uyanınca gidebilirsiniz ama yine de bana haber verin tamam mı?"

"Tamam Jimin! Teşekkür ederiz tekrardan." Jungkook bana gülümsemiş ve daha sonra da veda edip yanlarından ayrılmıştım. Odaya doğru yürürken ahjussiyi düşünüyordum yine. En azından birkaç günlüğüne görebilmiştim onu. Ama bir daha ne zaman görebilecektim ya da görebilecek miydim bilemiyordum.

*

"...ama sizin burada ne işiniz var?" Jungkook'un sesini duyuyordum. "Evet, o size ulaşmak istediğinde bile yoktunuz." Şimdi de Taehyung konuşmuştu. Yavaşça gözlerimi açtığımda kesinlikle görmeyi beklediğim kişi Fiona değildi. "Ne var yani? Merak ettim sadece."

"Noona?" Yavaşça doğrulmuştum. Doğrusu neden buradaydı anlamıyordum. "Yoongi, iyi misin? Bir şeyin yok değil mi?"

"İyiyim de, senin burada ne işin var?" Fiona gülümsemişti bana. "Sadece eski nişanlımı merak ettim hepsi bu." Merak etmemeliydi, aramızda babam yüzünden olan bağı kesip atmıştım çoktan, merak etmemeliydi. "Noona, dalga mı geçiyorsun? Bu işi olması gerektiği gibi bitirdim. Seninle herhangi bir bağımız yok. Neden geliyorsun?"

"Ne oluyor burada?" Siktir, Jimin gelmişti.

*

Odaya girmeden önce durmuştum ve içeride Fiona'nın olduğunu fark edince hemen girmiştim. "Ne oluyor burada?" Gözlerim Fiona ve ahjussi arasında geziyordu. "Doktor Park aslınd-"

"Aa! Seni hatırlıyorum! Yoongi ile konuşmaya gelmiştin değil mi? Vakfın okuttuğu öğrencilerdendin." Fiona neden bana samimiymiş gibi davranıyordu? "Evet karşılaşmıştık." Fiona'dan gözlerimi kaçırıp ahjussiye dönmüştüm. "Bay Min, değerleriniz iyi ve bunun dışında da bir sorunumuz yok. Sadece kolunuza dikkat edin. Sargılarınızın bazılarını çıkaracağım. Fakat belinizdeki kalmalı."

"Tanrım! Bir şey olmaz değil mi?" Fiona'nın endişeli sesi sinirimi bozuyordu. Tamam, hiçbir şeyden haberi yoktu ama ayrılmışlardı ve gereksiz samimiydi. "Sen neden bundan endişe duyuyorsun noona? Kim olarak?" Ahjussi cidden çok net bir insandı ve sevmedi mi sevmiyordu. Fiona'nın yüz ifadesindeki değişimi görebiliyordum. "Ah, nankörlük etme Yoongi. Buradan çıkınca sana ben bakacağım."

"Ne?" Fiona dışında odada bulunan herkes aynı anda konuşmuştu o an. "Evet? Neden bu kadar şaşırdınız?"

"Noona dalga geçiyor olmalısın cidden mi? İstemiyorum senin bakmanı falan. Ayrıca insanda biraz gurur olmaz mı? Senden ayrıldım ve hâlâ neden geliyorsun? Özgür bir hayatım olsun, kendi sevdiğim ile birlikte olayım istiyorum ama sen neden karşıma çıkıp duruyorsun?" Sevdiğim dediği umarım benimdir. "Beni özlemedin mi gerçekten? Beraber geçen gecelerimizi?"

Ne? Ama ben birbirlerini sevmiyorlar sanıyordum. Ben sadece formaliteden evlilik sanıyordum. Gecelerimiz de ne demek? Tanrım! Yüzümü buruşturmuştum bir an için.

"Noona! Neden saçma saçma konuşuyorsun? Niye olmayan şeyleri olmuş gibi lanse ediyorsun? Çıkardığın saçma sapan magazin haberlerine sustum, babama söylediğin yalanlara sustum ama bir de utanmadan kardeşlerim ve doktorum yanında böyle saçma şeyler söylüyorsun. Tanrı aşkına yaşına başına bak biraz!"

Ahjussi noktayı koymuştu. Çünkü Fiona çantasını sıkıyordu sinirle. Bir şey demiyor olsa da gözlerinden alevler çıkıyordu ve çıkan alevler bir noktada beni bulmuştu. Daha sonra ise sinirle odayı terk etmişti. "Hiç gitmeyecek sandım hyung. Bir saattir burada." Taehyung rahat bir nefes almıştı o an. "Tanrı beni sınıyor olmalı, ah!" Belini tutmuştu ahjussi. Kaza esnasında en çok zarar gören bölgesi orasıydı ve sabit tutulmalıydı. "Belim çok ağrıyor."

"Geriye yaslanın, vücudunuzu kasmayın. Pek hareket etmemelisiniz. Belinizi incitirseniz geri dönüşü olmayabilir." Başını çevirip bana bakmıştı. "Beni iyileştirmez misin?"

"Ahjussi- Bay Min, tabii ki elimden geleni yaparım ama yine de siz lütfen kendinize dikkat edin. Biraz ilaç uygulayayım. Birkaç gün daha kalmanız daha iyi olabilir."

"Hayır hayır, buna gerek yok. İlaç iyi gelecektir. Daha sonrasında evde kalırım." Ona karşı başımı sallamış ve işime dönmüştüm. "Daha iyi hissediyor musunuz?"

"Evet, teşekkür ederim." Ahjussi neden mesafeli gibi duruyordu? Hatta biraz da sinirli gibiydi ama bana değil de Fiona'ya olmalıydı. Gerçi bana sinirliyse de sonuna kadar haklıydı. Ona çok acı çektirmiştim.

*

Fiona neden gelmişti anlayamıyordum. Yine bir şeyler karıştırıyor olmalıydı. O an bunu boşvermiş ve dinlenmeye bakmıştım. O gece de hastanede kalmıştım ve sabahına Taehyung ile Jungkook beni çıkarmıştı.

"Jimin neden gelmedi?" Taburcu olurken Jimin değil başka bir doktor bakmıştı bize. "Ameliyatta görev aldığını söylediler hyung yoksa tabii ki gelirdi." Başımı sallamıştım.

Önümde üç hafta vardı onu tekrar görebilmek için. Kolumdaki alçı çıkar çıkmaz kafamdaki planı uygulayacaktım. Bu bize vereceğim son şanstı. O bana şans vermezse bir daha asla hiçbir şey olmayacaktı.

Korku kaplıyordu içimi. Reddederse ne yapardım bilemiyordum. Onsuz olamayacağımı da biliyordum. Tanrım! Umarım hayat bana iyi davranırdı.

"Hyung, sen dinlen. Biz Taehyungie ile ev için alışveriş yapalım. Merak etme hyung! Sana çok iyi bakacağız!" Taehyung beni dikkatle koltuğa yatırırken Jungkook da gülümsüyordu. "Çok sürmez hyung, endişelenme."

"Tamam, tamam. Ben de biraz uyurum hem." İkisi gittikten sonra koltuğa iyice yayılıp tavana dikmiştim bakışlarımı. Tam gözlerim kapanıyordu ki telefonum çalmıştı. "Alo?"

"Ahjussi." Beni arıyordu küçük bebeğim. "Efendim?"

"Ben ameliyathanedeydim o yüzden çıkarken seni göremedim." Sizli bizli konuşmuyordu, bu hoştu. "Evet, sen yoktun ama olsun. Benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim Jimin." Bir süre ses gelmemişti telefondan. "Evet, şey, herhangi bir şeyin olursa beni ara, olur mu? İlaçlarını da iç, kremlerini de sür. Çok yorma kendini, belini genelde sabit tutmaya çalış. Genel olarak dinlen, tamam mı?"

Hâlâ beni düşünüyordu. Onu hak edecek ne yapmıştım merak ediyordum. "Tamam, dediklerini harfiyen yerine getireceğim."

"Ahjussi." Bir şey söylemek istiyor gibiydi. "Evet?"

"Ben şey diyecektim- Jimin! Çabuk gel! Doktor Bang acile çağırıyor!" Onun sözünü kesen arkadaki bağırma olmuştu. "Özür dilerim, gitmeliyim. Kendine dikkat et, görüşürüz." Kapanmıştı telefon. "Görüşelim bebeğim."

Acaba ne söyleyecekti bana? Tüm tabuları yıkıp beni arayacak kadar ne söylemek istiyordu ki? Yan yanayken pek konuşmamıştık ama belliydi bir şeyler demek istediği. Ben de merak ediyordum doğrusu. Umuyordum ki bir daha arardı.

*

Ahjussiden özür dilemek istiyordum, en azından bunu yerine getirmeliydim ama o günden sonra tekrar aramaya cesaret edemedim işte. Günler bu şekilde birbirini kovalarken o da aramadı, ben de arayamadım. Sanırım artık kopup gidiyorduk. Zaten ne olmasını bekliyordum ki? Ona ettiğim onca laftan sonra peşimde mi koşacaktı sanki?

#######

şey evet koşuyor?

draw of our kiss | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin