Gülüşerek sohbete devam etmiştik akşam boyunca. Ama yorgun olduğunu fark edince gitmemiz gerektiğini düşünmüştüm. "Güzelim, hadi gidelim. Sen de dinlenmelisin.""Beni eve bırakabilir misin sevgilim?" Gözlerini ovalarken bana bakıyordu. "Bırakırım sevgilim." Tanrım! Birbirimize böyle seslenmeyi birkaç gün öncesine kadar sadece hayal edebilirdim ama şu an oldukça gerçekti.
Restorandan çıktığımızda soğuk hava yüzümüze çarpmıştı. "Ah, biraz soğukmuş." Elini tuttuğum için soğuktan titrediğini hissetmiştim. Hemen ceketimi çıkarıp ona giydirmiş ve saçlarına öpücükler bırakmıştım. "Ama ahjussi, sen üşürsün böyle."
"Hayır bebeğim. İyiyim ben." Tuttuğum elini öperek arabaya yönlendirmiş ve bindirmiştim. Kendim de binince arabadaki ısıtıcıları açmış ve ısınmasını sağlamıştım. "Yarın sabah seni almaya geleyim mi bebeğim?"
"Olur ahjussi. Hem beraber kahvaltı yaparız. Akşam da hyunglarımla tanışacaksın! Çok heyecanlıyım!" Ellerini çırpmış ve gülümsemişti. Fakat ben biraz gergindim doğrusu. Belli etmeyerek ben de gülümsemiştim.
Nihayet Jimin'in evine vardığımızda gitmesini hiç istemiyordum. Biz inince bahçeden tesadüfen çöp atmak için Hoseok hyungu çıkmıştı. "Jiminie! Gelmişsin!" Ben gerim gerim gerilirken onlar birbirlerine sarılıyorlardı. "Geldim hyung!" Daha sonra bana dönmüşlerdi. "Sevgilim, bu Hoseok hyungum ve hyung, bu da sevgilim Yoongi. İlk karşılaşmanız kötü olsa da köprünün altından çok su geçti sonuçta."
Hemen eğilerek selam vermiştim. "Merhaba Yoongi, tanıştığımıza sevindim. Zaten yarın akşam da yemeğe gideceğiz değil mi? Jiminie öyle demişti."
"E-evet efendim." Sikeyim! Kekelemiştim. "Resmi olmana gerek yok ve kendini bu kadar germe, en azından benim yanımda. Ama Seokjin'in yanı için söz veremiyorum." Hoseok hyung kıkırdarken Jimin kaşlarını çatmıştı. "Ya! Hyung! Böyle söyleme!"
"Tamam tamam. Nasılsa yarın akşam görüşeceğiz değil mi?" Başımı sallamış ve gülümsemiştim. Daha sonra Jimin bana yaklaşmış ve sıkıca sarılmıştı. "Yarın sabah görüşürüz sevgilim." Bir an için Hoseok hyunga dönmüştü. "Hyung iki saniye yalnız bırakır mısın?"
Hoseok hyung iğneleyici şekilde bakmış ve elindeki çöpü atmak üzere uzaklaşmıştı. "Hmm nerede kalmıştım?" Jimin bana dönüp dudaklarıma kapanmış ve hızlı hızlı emiyordu. Belinden sarıp ben de kendime çekerken bahçe kapısının sesiyle durmuştuk. "Öhöm öhöm!"
Dönüp baktığımızda sinirli olan hyungunu göreceğiz sanmıştım ama neyse ki o değildi. "Ah Namjoon hyung! Tamam geliyorum!" Son kez dönüp yanağımdan öpmüş ve el sallayarak kucağında ona aldığım çiçekle içeri girmişti.
Arabama bindikten sonra kendi evime sürmüştüm. Jimin'in dudağımda bıraktığı tadıyla huzur buluyordum resmen. Bu huzurlu hisle eve varmış ve direkt uyumuştum.
*
Eve elimdeki dev buketle ve yanımda da Namjoon hyung ile girmiştim. Canım hyungum öpüşmemizi bölmüştü ama her neyse. "Jiminie! Geldin demek!" Seokjin hyung kalkmış ve bana sarılmıştı. "Evet hyung!"
Elimdeki çiçeği sehpaya bırakmış ve gülümsemiştim. "Anlat bakalım, neler oldu?" Üçü de bana merakla bakıyordu. "Artık benim de bir sevgilim var!" Heyecanla söylediğim şeye hepsi gülümsemişti. "Jinnie, Jiminie sandığımız kadar masum değil. Az önce-"
"Ya! Hyung!" Namjoon hyung gülerek devamını getirmişti. "Sevgilinle çok güzel öpüşüyordun Jiminie!" Bu yanaklarımı kızartsa da yaptığımdan asla pişman değildim. Yoongi benimdi, dudakları da benimdi, istediğim kadar öperdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
draw of our kiss | yoonmin ✔️
Fanfiction𝘋𝘳𝘢𝘸 𝘰𝘧 𝘖𝘶𝘳 𝘒𝘪𝘴𝘴 𝘣𝘺 𝘔𝘢𝘳𝘪𝘢 𝘠𝘰𝘶𝘳 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘣𝘢𝘣𝘺 𝘠𝘰𝘶𝘳 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘪𝘴 𝘬𝘪𝘴𝘴 𝘰𝘧 𝘮𝘺 𝘭𝘪𝘧𝘦 𝘠𝘰𝘶 𝘣𝘢𝘣𝘺, 𝘺𝘰𝘶 𝘢𝘳𝘦 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘰𝘧 𝘮𝘺 𝘭𝘪𝘧𝘦 ####### Jimin, yedi ay bakışma ve iki gün buluşma sonrası Yoon...