38 - last chapter

65 10 19
                                    


Gece geç saatlerde düğünümüz bitmişti. Sevdiğimiz insanlarla oldukça eğlenmiştik. Şimdi veda zamanıydı. Hepsini karşıma alıp gülümsemiştim. "Hyunglarım hep yanımda olduğunuz için teşekkür ederim." Seokjin hyunguma sarılmıştım önce. "Hyung ağlama ama." Seokjin hyung çok duygusaldı. "Jiminie seni böyle görmekten mutluyum bebeğim, hep mutlu ol. Gözlerin parlıyor."

Yoongi'ye dönmüştü. "Onun gözlerindeki ışığı koruyacağını iyi biliyorum Yoongi!" İkisi de birbirine sarılmıştı. "Söz veriyorum hyung."

"Hobi hyung hadi ama! Ağlamayın!" Hoseok hyungum da gülümseyerek bana bakıyordu. "Bebişim hep mutlu ol tamam mı? Hep gülsün yüzün." O da Yoongi'ye dönmüştü. "Yoongi sana bu konuda güvenim tam biliyorsun." Yoongi ile de sıkıca sarılmıştı.

"Namjoon hyung sen de mi ağlıyorsun!? Tanrım!" Ona da sıkıca sarılmıştım. Ailemize sonradan girmiş olsa da diğer hyunglarımdan farksızdı benim için. En yakınlarımdan biriydi. "Aşkının peşinden koşmanı görmek mutlu olacağını kanıtlıyor Jimin. Yoongi'ye bu konuda hepimiz güveniyoruz ve aynı şekilde senin de onu mutlu edeceğini biliyorum. El ele olun ve her şeyi beraber yapın. Beraber oldukça güçlü olursunuz." Yoongi ile sarılmalarından sonra bu kez Taemin'e dönmüştüm. "Jimjim!"

"Taeminie!" En yakın dostumdu. "Her ne yaparsam yapayım beni hep destekledin, ben çok teşekkür ederim Taemin." Taemin sıkıca sarılmıştı bana. "Jimjim aynı şey benim için de geçerli. Ben de teşekkür ederim benimle arkadaş olduğun için. Tanrım! Ağlatma beni Jimjim!" Saçımı karıştırmış ve gülümsemişti bana.

Daha sonra ahjussiye dönmüştüm. Taehyung ve Jungkook'a sarılıyordu. "Ah hyung! Seni özleyeceğiz!" Üçü de ağlarken ben gülümsemiştim. Taehyung ve Jungkook'a ona bunca yıl aile oldukları için minnettardım ve şimdi ona aile olma sırası bendeydi.

*

Herkesle vedalaştıktan sonra arabaya binmiştik. İlerletmemiş sadece kemerini takmaya çalışan Jimin'i izlemiştim. Güzel eşimdi o artık, biz güzel bir aile olacaktık. "Gitmiyor muyuz?"

Sessizce sadece ona bakmış ve gülümsemiştim. "Ahjussi iyisin değil mi?" Saçlarındaki taç hâlâ duruyordu. "Senin varlığınla ben oldukça iyiyim bebeğim." Elimi uzatıp saçlarını okşamıştım. "Ahjussi anneni görmeye gitmek ister misin? Sonrasında Daegu'ya gidebiliriz."

Jimin ile balayımızdan önce Daegu'ya gitmek istediğimi söylemiştim ve o da kabul etmişti. Orada annem ile yaşadığımız evi görsün istiyordum. Anneme ait tüm eşyalar oradaydı ve Jimin'e vermek istediğim şeyler de vardı. "Gitmek istediğine emin misin bebeğim?"

"Evet! Annenin yanına gitmek istiyorum. Hem o da seni görmek ister. Belki de bizi tanıştırırsın hm?" Ona gülümsemiş ve başımı sallamıştım.

Kısa bir yolun ardından önce mezarlığa gelmiştik. İnmeden önce biraz durmuştum. Buraya her geldiğimde tüylerim diken diken olurdu. "Hayatım, iyi misin?"

*

Ahjussinin elini sıkı sıkı tutmuştum. "İyiyim meleğim. Hadi inelim." Birlikte indiğimizde yine elinden tutmuştum. Beni, doğmak üzere olan güneşin ışığı ile o yönlendirmiş ve annesinin mezarının önünde durdurmuştu. Dönüp babasınınkine bakmamıştı bile. "Annem."

Yere çöküp mezarın önüne oturmuştu. Gözleri dolmuştu hemen. Ben de yanına oturmuştum elini bırakmadan. "Çok özledim seni annem." Mezar taşında ellerini gezdirmişti. "Keşke sen de benim mutluluğumu görebilseydin birtanem."

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Annesi konusunda çok hassastı, özellikle de düğünde öyleydi. Her taraf beyaz güllerle dolu olduğu için sürekli onlara bakmıştı. Dans ederken bile gözleri çiçeklerdeydi. Bakıp bakıp gülümsemişti, görmüştüm.

draw of our kiss | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin