Herkese merhaba!
Dün bir şeyi söylemeyi atlamışım. Normalde karakterler için model seçen biri değilim ama nedense Dilem için Bensu Soral'dan başkasını düşünemiyorum. Tabii sizin kafanızda başkası varsa onunla devam edebilirsiniz ama soranlar elbet oluyor onun için buraya bırakmak istedim.
Bir diğer unuttuğum bir şey daha var. Daha hikayenin çok başındayız ve tabii ki böyle bir yorum almadım ama Metresin Kızı ve Bir Hayli'de karşılaştığım bir muameleyi burada daha en başındayken belirtmek istiyorum. İşte Bala ve Miraç olursa, Buğlem ve Kartal olursa okumam, okumayı bırakırım gibi tehdit edercesine yapılan yorumlar pek hoş bir şey değil takdir edersiniz ki... Zaten kimseye zorla okuttuğum yok. Dilerseniz eleştirinizi yapıp okumayı bırakabilirsiniz ama bunu bu şekilde "Şöyle olursa bırakırım..." kalıbıyla tehdit edercesine yapmamanızı rica ediyorum. Zira bu tarz bir yorum sonucu değiştirmez ve hoş bir şey değil.
Söyleyeceklerim bu kadar.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi Okumalar...
*
Uyuyamamış ve hatta eve de sığamamıştım. Geçmişim peşimi öyle bir bırakmamıştı ki gelecekte olabilecekler bile evden çıkmama engel olamamıştı.
Şu an peşimde bir ekip olmadığını biliyordum. Baha savcı sabaha kadar evden çıkmamamı, sabahın ilk ışıklarıyla bir ekibin geleceğini bana söylemişti onu yolcu ederken.
Ancak o kocaman eve sığamıyordum. Annemin kollarında bile güvende değildim sanki.
Üzerimdeki kabana daha sıkı sarındım. Hava çok soğuktu ama şu an uykumu açması sebebiyle bundan hiç de şikayetçi değildim.
Parka ulaştığımda gidip salıncağa oturdum.
Hafif hafif sallanırken başımı gökyüzüne kaldırdım. Yıldızların çok azı görünüyordu.
Küçükken daha fazlasını görebiliyordum oysaki. Belki o zaman insanlardan uzak olmamızdan kaynaklı, belki de o zaman şehrin bu kadar kirli olmamasından kaynaklıydı.
"Söz vermiştin..." diye mırıldandım.
Hayatımda sadece bir kez gördüğüm bir adamın sözüne nasıl bu kadar itimat etmiştim bilmiyordum.
Ancak bana o sözü verdikten yalnızca bir ay sonra onun beni kurtardığı geceden de kötü bir gece geçirmiştim ve o buna engel olmamıştı.
O an sımsıkı boynumdaki kolyeyi tuttuğumu fark ettim ve başımı eğerek şaşkınlıkla kolyeye baktım.
Söz verdiği gibi bu kolye beni kabuslarımdan da arındırmamıştı. Hâlâ neden taktığımı ise bilmiyordum.
Belki beni tanıyamazsa bu kolye yardımcı olur diyeydi belki bir daha kimseye, özellikle tanımadığım kimseye güvenmemem gerektiğini hatırlamam içindi.
Bazen düşüncelerim, duygularım o kadar karışıyordu ki kendimi bile tanıyamadığımı fark ediyordum.
Büyük gerçekleri ortaya çıkarmış ben, kendi içimdeki gerçekleri ortaya çıkaramıyordum.
Sanırım bu terzi kendi söküğünü dikemez deyiminin doğruluğunun kanıtıydı.
Doğru zamanda, doğru kişiye, doğru soruyu sorarsan öğrenemeyeceğin bir gerçek yoktu.
İnsan doğası gereği anlatmaya meyilliydi zaten ve ben bunu çok da güzel kullanabiliyordum. Kendim hariç...
Ancak belki de en çok her zaman kendi içimdeki soruların cevaplarına ihtiyacım olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kapanı +18
Teen FictionKlişe ama orijinal demişken mafya/anlaşmalı evlilik yazmasak olmazdı. Buyurunuz... * "Çok şey bildiğini sanıyorsun değil mi?" dediğinde başımı iki yana salladım yavaşça. "Her cuma saat 9 ve 10 arasında ne yaptığını bilmiyorum." Söylediklerimi destek...