Herkese merhabalar... 10 gün uzun bir süre gibi geliyordu başta ama gittikçe kısalıyor sanki... Ne ara 17'sine geldik hiç anlamadım. Neyse ki sizinle buluşmak ve yorumlarınızı okumak çok zevkli de ben de iple çekiyorum.
Her neyse sizi bölümle baş başa bırakayım.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi okumalar...
*
Arat arabadan benden önce inmiş ve inmem için elini de bana uzatmıştı. Kapıda magazinciler olduğuna emindim. Bu sebepten itiraz etmeden uzattığı elini tuttum ve yırtmaca dikkat ederek indim arabadan.
Daha şu aşamadayken bile yüzümde ardı ardına ışıklar patlamıştı. Arat elimi bırakarak belimi kavradığında bozmadan yanında ilerledim. Gerçi çok bir seçeneğim olduğu da söylenemezdi.
Bence rahatsız olduğumuz da söylenemez...
Soruları, söylenilenleri aralardan seçebiliyordum.
"Dilem Akçay değil mi bu?"
"Biriyle katılmanızı, hele ki Dilem Akçay'la katılmanızı beklemiyorduk Beyazıt bey."
"Birlikte misiniz?"
"Beraber yaşadığınız söylenen kadın Dilem hanımlar mı?"
Ve bunlara benzer daha bir çoğu. Arat'ın daha önce hiç ilgimi çekmeyen başarılı iş adamı kimliği vardı ve genç yaşı ile yakışıklılığı sebebiyle halk tarafından da tanınıyordu. Ancak ben gazeteciler dışında pek tanınmazdım ve şimdiden sabah ki magazin başlıklarını hayal edebiliyordum.
Arat bizi kameraların karşısında durdurduğunda konuşmama ve tamamen Arat'a bırakma kararı almıştım.
Kameraların çekebilmesi için bir kaç saniye poz verdikten sonra muhabirlere döndü.
"Sorularınızı çıkarken alalım arkadaşlar, şimdi katılmamız gereken bir davet var."
Ardından bana döndü ve gülümsedi.
"Geçelim mi, sevgilim?"
Gazetecilere kısmen bir cevap olsun diye böyle hitap ettiğinin farkındaydım. Yine de garip hissetmeme engel olamamıştım. Bu tarz şeylere pek alışık değildim. 3 yıldır da hayatımda herhangi biri olmamıştı.
Gereğinden fazla duraksadığımı fark ettiğimde mecburen Arat'a gülümsemiş, başımla da onaylamıştım. Bunun üzerine tekrar belimden tutup beni içeri yönlendirmişti.
Girişte montlarımızı almışlardı ve öyle devam etmiştik. Biraz önce üzerimde mont olduğu için direkt tenime temas etmese de şu an sırt dekoltem sebebiyle sıcak eli fazlaca temas ediyordu bedenime.
Biraz ilerde Tekin'i gördüğümde, Arat'ın temasını yok saymak için ilgimin tamamını ona verdim. Buranın bir arka kapısı falan olmalıydı. Zira Tekin bizimle beraber çıkmıştı ancak ne bizden önce ne de sonra içeri girdiğini görmemiştim.
Tekin de bize doğru ilerlerken tam büyük salon kapısının önünde ,ortada, buluştuk ve erkeklere özgü bir şekilde selamlaşıyormuşçasına yakınlaştılar birbirlerine. Tekin'in Arat'a bir şeyler söylediğine emindim ama gerek fısıltısı gerek buradan da duyulan hafif müzik sesi sebebiyle ne dediğini duyamamıştım.
Arat yalnızca gözüyle Tekin'e emir verdikten sonra Tekin bana döndü ve "Yenge!" diyerek başıyla bana da selam verdi.
İşin en kötü kısmı yenge hitabının artık o kadar da korkunç gelmemesiydi. Söyleye söyleye alıştırmıştı. Yine de derin bir nefes aldım ve yanımızdan uzaklaşırken ona ters ters bakmaktan geri durmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kapanı +18
Novela JuvenilKlişe ama orijinal demişken mafya/anlaşmalı evlilik yazmasak olmazdı. Buyurunuz... * "Çok şey bildiğini sanıyorsun değil mi?" dediğinde başımı iki yana salladım yavaşça. "Her cuma saat 9 ve 10 arasında ne yaptığını bilmiyorum." Söylediklerimi destek...