Sonuçların açıklanmasına yalnızca 10 gün ve belki daha az bir süre kaldı ve benim aklımda hâlâ en ufak bir bölüm yok. Şaka gibi ama sınavdan daha stresli. Puanımı, sıralamamı bile bilmiyorum. Hatta öyle ki sayısal bile diyemiyorum kendime. Fende ne yaptığımı bilmediğim için sos1 de çözdüm ve herhangi bir mühendislik yazabileceğim gibi hukuk da yazabilirim. Hem bir an önce açıklanmasını hem de hiç açıklanmamasını istiyorum. Bana bölüm önerin lütfen.
Neyse oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi okumalar...
*
02.03.2023
"Sayı saymayı biliyor musun, küçük hanım?"
İrkilerek uyanmış ama bedenime sıkıca sarılı olan kollar sebebiyle hareket edememiştim. Kulağımda hâlâ aynı soru cümlesi çınlarken bunu nereden duyduğumu da anımsamaya çalışıyordum. Sanki bu ses hem çok eskiye hem de bir o kadar yakına aitti. Kulağımda çınlayan sesin sahibine dair herhangi bir görüntü var mı diye aklımı zorladım ama yoktu. Yalnızca tek bir cümle... Ne öncesi ne de sonrasına dair hiç bir şey anımsamıyordum. Kabus görmemiştim. Görsem hatırlardım. Bu soru bana kötü bir şeyi de anımsatmıyordu ama tuhaf bir hisle dolduruyordu içimi.
Biraz olsun düşüncelerimden uzaklaşabildiğimde hafifçe başımı kaldırmış ve kollarını sıkıca bedenime dolamış, hâlâ uyuyan Beyazıt'ı görmüştüm. İçimdeki hissi giderme ihtiyacıyla biraz daha sokuldum kendisine.
Aslında çok uzun bir zaman olmamıştı ama garip bir şekilde sanki çok uzun zaman olmuş gibi hissediyordum. Mesela şu an benim biraz da bilinmezliğin etkisiyle sıcaktan bunalıp kolları arasından çıkmaya çalışmam ve kendimi hava alabileceğim herhangi bir yere atmam gerekiyordu ama Beyazıt'ın vücudundan yayılan sıcaklık sanki beni daha çok kendine çekiyordu. Kolları arasından çıkmak, kalkmak istemiyordum. Bir şekilde alıştırmıştı beni kendine. Dünü ve ondan önceki günü birbirine bağlayan gece boşanalım dememişim gibi şu an kolları arasına kıvrılmış ve kusursuz denebilecek yüzünü izliyordum.
Kararlılık denildiğinde de sen yani, Dilem..!
Kirpikleri bir çok kadını kıskandıracak cinstendi. Öyle ki yüzüne kirpiklerinin gölgesi düşüyor ve göz altlarını olduğundan daha karanlık gösteriyordu şu an. Kıvırcığa yakın, dalgalı saçları ise dağılmıştı. Yine de kalemle çizilmişçesine olan bu görüntüyü bozmuyor aksine hoş bir hava katıyordu.
Göz kapakları en nihayetinde kıpraştığında gözlerimi tekrar kapatmak gibi bir girişimde bulunmadım. Hatta gözleri yüzümü turlamaya başladığında hafifçe gülümsedim.
"Günaydın..." dedim, biraz öncenin aksine nedensizce kısık tuttuğum sesimle.
"Günaydın..." dedi o da bana ayak uydurarak fısıltıyla.
"Konuşmaya başlamışsın?"
İmasıyla bir süre yüzüne öylece bön bön baktım ve ancak dakikalar sonra dün gece hatırıma düştü.
Sen mi kendini yerin yedi kat altına sokmak istersin ben mi sokayım, Dilem?
Çocuk gibi uykum var diye ağlamıştım resmen. Çocuk bile değil, bebek!
Kaçmak için kolları arasından sıyrılmak ve doğrulmak istemiştim ancak izin vermediği gibi beni sinir edecek bir kahkaha da bırakmıştı.
"Tamam kaçma, sustum..."
Gülmeye devam ederken söylediği için ne yazık ki ciddiye alamayacaktım kendisini.
"Kaçmıyorum, duş almalıyım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kapanı +18
Teen FictionKlişe ama orijinal demişken mafya/anlaşmalı evlilik yazmasak olmazdı. Buyurunuz... * "Çok şey bildiğini sanıyorsun değil mi?" dediğinde başımı iki yana salladım yavaşça. "Her cuma saat 9 ve 10 arasında ne yaptığını bilmiyorum." Söylediklerimi destek...