14.Bölüm

2.1K 195 47
                                    

Herkese merhaba!

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar, bir sonraki bölümde görüşürüz...

*

Arat'ın gözü sürekli tetikte bir şekilde etrafı kolaçan ederken yanında oturmuş ve bizim için gözümüzün önünde açtıkları şampanyayı yudumluyordum. Güvenlikten endişe ettiği için olsa gerek kendisi şu an alkol almıyordu.

"Biraz rahatla!" dedim ve onun için doldurduğum kadehi eline verdim.

"Misafirlerin yarısı gazeteci, polis ve hukukçulardan oluşuyor. Bugün, en azından misafirler dağılmadan kimse kolay kolay bir şey yapmaz."

"Ne kadar rahatladım anlatamam!" dedi alayla ancak eline verdiğim kadehten büyük bir yudum almıştı.

Bu sırada Baha savcı bir sorun olduğunu anlamış olacak ki yanımıza gelmiş ve normalde şahitler için ayrılan sandalyelerden birine oturmuştu.

"Her şey yolunda mı?" diye sorduğunda da Beyazıt sıkıntılı bir nefes vermiş ve eliyle çalan müziklerden sorumlu çocuğa bir işaret vermişti. Çocuk minik bir baş hareketiyle kendisini onayladığında da Baha savcıya dönmüştü tekrardan.

"Her şey yolunda ve hatta, karımla tekrar dans edeceğim."

Bana uzattığı eline sadece kısa bir an baktıktan sonra bardağımı bırakmış ve elini tutarak ayaklanmıştım. Tekrar piste ilerlerken diğer çiftler de yavaş yavaş etrafımızda toplanmaya başlamışlardı.

"Baha savcıyı neden tersledin?" dedim kollarımı boynuna dolarken.

"İkili tavrından sıkıldım çünkü." dedi doğrudan. Cevap beklemiyordum doğrusu ancak yine de belli etmedim.

"Hem yanımdan yamacımdan ayrılmıyor, hem beni karıştırma diye sızlanıyor. İstediği ve yaptıkları birbirini tutmuyor."

Haklılık payı vardı ancak Baha savcının penceresine daha yakın olduğum için onu çok net bir şekilde anlayabiliyordum. Abisine yardım etmek istiyordu ama bunu yasalar çerçevesinde yapmak istiyordu.

Başımı yorgunlukla omzuna yaslarken sıkıntılı da bir nefes vermiştim.

"Hadi gidelim." dedim birden başımı da omzundan kaldırarak.

"Ne?" dedi şaşkınlıkla.

"Unuttun galiba ama bu bizim düğünümüz."

"Yoğ!" dedim uzata uzata.

"Unutmadım ama güvenlikten endişelenen sen değil miydin? Misafirler gitmeden bir şey yapamaz ve bir planı varsa da bunu misafirler gittikten sonrası için ayarladı. Şimdi çıkıp gitmemizi beklemiyor. "

"Sıkıldım desene sen şuna!" dedi hafifçe gülümseyerek ve de yarı alayla.

"Sıkıcı ortamlara alışkınım..." dedim ve etrafımda göz gezdirdim. Şimdi bile bir çok kişinin gözü üzerimizdeydi.

"Ama o ortamlarda hep annemin gölgesinde saklanıp istediğimi yapıyordum. Şimdi kendimi çıplak gibi hissediyorum."

Bunu neden söylediğimi bile bilmiyordum. İçkiyi kaçırdım diyecektim ancak çoğu insanın aksine benim çenemi açmıyor ve hatta kapatıyordu sarhoşluk.

"Dünyama hoş geldin prenses..." dedi kulağıma eğilip boynum ve kulağım arasındaki yere nefesini verirken. Huylandığım için başımı yana yatırdığımda benden biraz uzaklaştı ve boynundaki ellerimi çözerek elleri arasına aldı.

Düş Kapanı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin