7.Bölüm

2K 199 12
                                    

Herkese merhaba.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar...

*

Eve ulaştığımda Arat henüz yoktu. Kerem'den Arat'ı daha detaylı araştırıp araştırmamasını istemek arasında gidip geliyordum önümdeki telefona bakarak.

Kerem'i zaten Arat'ın radarına sokmuştum. Belli ki beni öldürmemesi için bir sebebi vardı ancak bu sebebin sevdiklerimi de kapsadığını hiç sanmıyordum.

Kerem'i daha fazla bu işe karıştırmama kararı aldığım saniyelerde kapı çaldı.

Dudaklarıma götürmekte olduğum ve artık kaçıncısı olduğunu sayamadığım kahvemi amerikan mutfağın ada tezgahına bağlı masaya bırakarak yüksek sandalyeden indim ve kapıyı açtım.

Karşımda gördüğüm Arat turuncu bir pijama ve beyaz askılı bir tişört içindeki beni süzerken ben dışardan içeri giren soğukla bir kaç adım geri çekilmek zorunda kalmıştım. 

Arat da üşüdüğümü fark etmiş olacak ki bana bakmayı bırakarak kapıyı kapattı.

Etrafta göz gezdirdikten sonra aksimi rahatlıkla görebildiğim koyu gözleri tam üzerimde durdu.

"Eşya göremiyorum?" dedi sorarcasına.

Kısa bir an neyi kast ettiğini anlamasam da dün sabah 'Cevabın evetse eşyalarını toplamış ol!' gibisinden bir şeyler dediğini anımsadım.

"Toplamadım çünkü." dediğimde bir kaç saniye yüzüme öylece baktı ve ardından da kapıya ilerledi.

 Ne yaptığına anlam veremezken "Nereye?" dedim şaşkınlıkla da. Durdu ve yavaşça bana döndü.

"Karakola, elimdekileri sorumlu bir vatandaş olarak teslim edeceğim..."

Derin, sıkıntılı bir nefes alırken elimle salonu işaret ettim mecburen.

"Böyle geçebiliriz..." de dediğimde yüzünde tatmin olmayan bir şeyler vardı.

Yalvarmamı falan bekliyorsa daha çok beklerdi.

"Bir şey içer misin?" dedim tamamen laf olsun diye. Ve o da neyse ki "Gerek yok!" dedi aksi bir tavırla.

Tezgahın üstünde kalan kendi kahvemi alarak sehpaya bıraktım ve tam karşısına geçip oturdum.

"Yalnızca tek bir sebep söyle bana ve gidip eşyalarımı toplayayım..." dedim lafı dolandırıp uzatmadan.

Yüzünde alaylı bir gülümseme belirdi ve kendinden emin bir şekilde arkasına yaslandı. Bana güçlü olanın kendisi olduğunu kanıtlamak istercesine bir hali vardı.

"Şart koşabilecek bir konumda değilsin Dilem! Son kez soruyorum: Cezaevi mi, dünyaevi mi?"

Ne yazık ki haklıydı. Dudaklarımı yavaşça ıslatırken uzun uzun gözlerine bakarak cevap aradım. Ancak istediğim hiç bir şeyi bulamamıştım o gözlerde. Uçuk bir ihtimal dahi olsa sevgi kırıntısı bile aramıştım ama diğer her şey gibi onu da bulamamıştım.

 Sanki sadece olması gerekiyordu. Bu kadardı. Bir sebebi, bir yararı yoktu.

"Hemen mi evleneceğiz?" dediğimde benden gizleme gereği duymadan keyifle güldü ve tabiri caizse gerim gerim gerildi.

"Bir hafta içinde..." dediğinde 1 ay gibi yakın bir tarih beklesem de bu kadar da yakın bir tarih beklememenin şaşkınlığıyla gözlerimi kırpıştırdım.

Düş Kapanı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin