Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.İyi okumalar...
*
"Geçen akşam bir yere gittik, kendi aklımdan şüphe edip birkaç kişiye de doğrulattım hatta. Hatırlamıyor, Yeliz Hanım. Gitmediğine çok emin!"
Yeliz apar topar üzerine geçirip çıktığı hırkasına daha sıkı sarınırken sıkıntılı da bir nefes koy vermişti. Beyazıt'ın sesi sitemliydi ve bir saat kadar önce arabada şahit olduğu şeyler her nedense yüreğine büyük bir korku salmıştı.
"Nereye gittiniz?" oldu Yeliz'in ilk sözleri ise. Kadının sakinliği her nedense o an Beyazıt'ın sinirlerini bozmuştu.
"Bir önemi var mı?" dedi Beyazıt aksi bir tavırla.
"Var..." demekle yetinmemiş, ağır ağır başını aşağı yukarı sallayarak da onaylamıştı Yeliz, Beyazıt'ı. Bir yandan da rüzgârın savurduğu kumral saçlarını dizginlemeye çalışıyordu.
"Biliyorsundur, araştırmışsındır. 13 yaşında ben bir haberi yapmayayım diye kaçırıldı. Orada ne yaşadığını kendi dahil kimse bilmiyor... Hatırlamıyor..."
Hâlâ bu Yeliz'in vicdanında büyük bir yaraydı. Gözlerinin dolmaması için büyük bir çaba verirken rüzgârın önüne attığı saçlarını kulağının arkasına kıstırdı bir kez daha. Beyazıt ise bir başka şok daha yaşıyordu. Psikolojik sorunlar yaşadığının farkındaydı. Ama bu denli bir şey olduğunu...
Aklına gördüğü kâbusları hatırlamadığı da düştü Beyazıt'ın... Rüya bu unutulur diyerek çok üzerinde durmamıştı ama şu an çok büyük bir hata yaptığının farkına varmıştı.
"Böyle rastgele şeyleri unutuyor mu?" dedi, dehşetle Beyazıt.
"Rastgele değil. Ona o yaşadığı günleri hatırlatacak, tetikleyici bir unsur olduğunda... Travmalarına verdiği tepkiler çok değişkenlik gösteriyor."
"Psikolojik bir destek almasını sağlamak aklınızın ucundan geçmedi mi?" diye sordu kızgınlıkla Beyazıt. Karşısındaki karısının annesi olmasa daha da sert davranırdı kesinlikle. Sebep olduğu şey bir yana, düzeltmek için bir adım atmamış mıydı kadın?
"Alıyor, yani alıyordu. Siz evlenene kadar her hafta düzenli bir şekilde psikoloğa gidiyordu ama evlendiğinizden beri hiç gitmemiş."
Yeliz bundan biraz da Beyazıt'ı mesul tutuyordu. Zira Dilem'in biraz da Beyazıt öğrenmesin diye gitmediğinin farkındaydı.
"Kayıt mayıt yok! Olsa bilirdim..." dedi 'Siz kimi kandırıyorsunuz?' dercesine.
"Çünkü kayıt dışı gidiyordu. En ufak şeyde birilerinin onu akli, psikolojik sorunları var diyerek yaftalamasını, onu buradan vurmasını istemedim. Sicilinde böyle bir şey olmasını... Sana da anlatıyorum çünkü şu an en yakınında sen varsın. Ajanstayken gözümün önündeydi. Kontrol ediyordum ama biliyorum: tükürdüğünü yalayıp, kolay kolay dönmez ajansa."
Şu an Beyazıt'la bu konuşmayı yapıyor olmak bile Yeliz için zordu. Kızının arkasından iş çeviriyormuş gibi hissediyordu. Beyazıt'a güvenmiyordu. Bir gün kızını buradan vurup vurmayacağını bilmiyordu mesela ama bu konuda her Dilem'in üzerine gittiğinde kendisinden adım adım uzaklaşıyordu ve kızından daha fazla uzaklaşmak falan da istemiyordu.
"Anlatın!" dedi Beyazıt emir verir bir tonla.
"Karım hakkında bilmem gereken ne varsa anlatın. Hatırlamasını sağlamalı mıyız mesela?"
Yeliz hızla başını iki yana salladı.
"Birkaç sefer kendi kendine unutanın kendisi olduğunu anladı ama sonra anladığını da unuttu. Bu sadece hafızasında daha fazla boşluğa sebep oluyor. Ayrıca bir şeyleri unuttuktan sonra çok dengesiz bir ruh haline bürünür. Sanırım içten içe bir şeylerin eksikliğini hissettiği için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kapanı +18
Novela JuvenilKlişe ama orijinal demişken mafya/anlaşmalı evlilik yazmasak olmazdı. Buyurunuz... * "Çok şey bildiğini sanıyorsun değil mi?" dediğinde başımı iki yana salladım yavaşça. "Her cuma saat 9 ve 10 arasında ne yaptığını bilmiyorum." Söylediklerimi destek...