Benim için aşırı yorucu bir, 1 haftaydı. Üniversitede kulüplere katıldım ve aktif rol oynamak için de mailing sürecine. Firmalara sürekli mail atmak, mail bulmaya çalışmak falan düşündüğümden yorucuymuş. Üstüne bir de bölüm planladığımdan uzun oldu.
Eklemek istediğim birkaç sahne daha vardı aslında ama tam saat 23.18, 07.11.2024'te bitirebildim yazmayı. Hem çok yoruldum hem de yazsam da yetişmezdi. Düzenleyemedim bile ama zaten düzenlenecek çok bir şey yok. Siz okuyun. Olan ufak tefek yazım hatalarını görmezden gelmek kaydıyla tabii. Yarın sabah erkenden düzenleyeceğim.
10 gün sonra görüşmek üzere. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar...
*
28.06.2023 23.13
Sahil şeridinin sonunda beni bekleyen Beyazıt görüş açıma girdiğinde adımlarımı küçülttüm. Minnettar bir gülümsemeyle kendisine doğru ilerlerken Beyazıt da arabasına yaslanmış beni inceliyordu.
"Teşekkür ederim..." dediğim sırada yanına ulaşmış ve yanağına da zarif bir öpücük bırakmıştım. Herhangi bir tepki vermedi Beyazıt. Öylece yüzümü incelemeye, bir şeyleri anlamlandırmaya çalışmaya devam etti.
Dakikalar sonra ağzından çıkan ilk şey "Emir'le aranızda ne geçti?" oldu.
Bunu eninde sonunda sorgulayacağını biliyorduk, Dilem.
Evet, biliyorduk ama bu yutkunmamı engelleyemediği gibi biraz öncesinden duyduğum tatmini de götürmüştü. İçim soğumuş değildi. Kemal Yılmaz'ın ölümü annemi de Ahmet abiyi de geri getirmemişti elbette ama yine de artık elini kolunu sallayarak gezmediğini, nefes dahi almadığını bilmek rahatlatıcıydı. Bu kısa süreli rahatlama da bu soruyla birlikte uçup gitmişti.
"Bir şey geçmedi..." diye bir şeyler geveledim ağzımın içinde ama ben dahi inanmamışken Beyazıt'ın inanmasını beklemiyordum.
"Bak, bir anlaşma yaptık. Sen benden bir şey saklamayacağının, her aşamada beni bilgilendireceğinin, gerektiğinde de yardımımı alacağının sözünü verdin; Ben de bu Kemal Yılmaz işine senin izin verdiğin kadar dahil oldum, karışmadım. Orada tek olmak istiyorum dedin, burada bekledim seni ama tek değildin, Dilem."
Kendimi bir şeyler demeye zorladım ama diyebileceğim herhangi bir şey yoktu. Zaten uzaktan beni izlettiğini biliyordum. Emir'in de orada olduğunu öğreneceğini de biliyordum. Sadece öncesinde sorgulamamasını istemiş ve sonrasında da sorgulamayacağını ummuştum.
Benim konuşamayacağımı anlamış olacak ki kendisi devam etti. İfadesi hoşnutsuz, bedeni gergindi.
"Emir'in orada olmasının iki sebebi olabileceğini düşünüyorum. 1; Babasının ölümüne sebep olan adamın ölümünü göstermek ama sonra mantıksız buluyorum. Didem'i neden getirmedin? Yaşı küçük diye mi? Yaptığım acı karşılaştırmak değil ama belki de bunu aranızda en çok hak eden o. Hem annesinin hem babasının ölümüne sebep oldu."
Gözlerimi kaçırmak istediğimde çenemden tutup başımı kaldırarak buna engel oldu.
"2. ihtimal ise göz dağı vermek ama Emir'e göz dağı vermek isteyeceğin bir sebep olması gerekiyor bunun için. Öyle bir sebep var mı, Dilem?"
"Yok!" derken gözlerine kendimden emin bir şekilde bakmıştım. Dışardan belki göz dağı vermek olarak görülebilirdi yaptığım ama amacım bu değildi. Sadece artık kaçmayacağımı bilmesini istemiştim. Artık pasif kalmayacağımı...
Bu kendinden eminliğim mi daha fazla sorgulatmadı, yoksa sorgulasa da ağzımdan laf alamayacağını mı anladı bilmiyordum ama kabullendiğini belirtircesine başını aşağı yukarı salladı. Ardından da bana elini uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kapanı +18
Teen FictionKlişe ama orijinal demişken mafya/anlaşmalı evlilik yazmasak olmazdı. Buyurunuz... * "Çok şey bildiğini sanıyorsun değil mi?" dediğinde başımı iki yana salladım yavaşça. "Her cuma saat 9 ve 10 arasında ne yaptığını bilmiyorum." Söylediklerimi destek...