Herkese merhaba!
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi okumalar...
*
Annem peşimden "Dilem!" diye seslense de duymazdan gelerek odasından çıkmış ve kendi odama ilerlemiştim. Yasemin'in masasının önünden geçerken duraklayarak ona baktım.
"Boş bir kutu bul ve odama gel!"
Cevabını dahi beklemeden odama girmiş ve bulduğum boş bir kağıda oturup istifa dilekçemi yazmaya koyulmuştum. İmzamı attığım sırada da Yasemin girmişti içeri.
Islak imzama kuruması için hafifçe üflemiş ve kağıdı da Yasemin'e doğru uzatmıştım. Yasemin kutuyu masaya bırakıp kağıdı elimden alırken dilekçeye şaşkınlıkla baktı ve ardından da yüzüme çıkardı bakışlarını.
"İlgili yerlere iletirsin, çıkabilirsin!" dediğimde itiraz edecek gibi oldu ama sinirli olduğumu anlamış olacak ki tek kelime etmeden çıktı odamdan. Ben de getirdiği kutuya hızlıca eşyalarımı doldurmaya başladım ama bundan da vazgeçerek kutuyu da öylece bırakmış ve yalnızca montumu ve çantamı alarak çıkmıştım ajanstan.
*
"Kocandan nefret ediyorum!"
Ecem'in sitemli sesiyle başımı kitaptan kaldırdığımda kendini karşıdaki koltuğa attığını gördüm. Kaşları çatıktı ve de kollarını birbirine dolamıştı. Beyazıt henüz gelmemiş olmalıydı. Zira ben hem sinirli olduğum hem de karnım ağrıdığı için istifa edince erken gelmiştim eve.
"Bir şey mi oldu?" diye sorarken de kitabın arasına koyabileceğim bir şey bakınıyordum etrafta. En son Beyazıt'la o dağ evinde kalırken kitap okumuştum ve bu tarz aktivitelere gereğinden az vakit ayırdığımı fark etmiştim son zamanlarda. Daha çok dikkat etsem iyi olacaktı.
Sehpanın üzerinde duran tütsüye uzandığım sırada Ecem de yakınmaya başladı.
"Öküz senin kocan! Hayvan herif! Evime giremedim ben bugün ya! Salmadı adamları!"
Sanırım Beyazıt'ın yüzüne 'Tamam, kalırım.' diyerek arkasından kendi evine gitmeye kalkışmıştı. Çok öngörülebilir bir şeydi ve Ecem'in gerçekten evine girebileceğini düşünmesi buradaki asıl sorundu bana kalırsa.
Tabii ki Beyazıt'ın tutumu da yüzde yüz doğru değildi ama ortada yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu da fazlaca barizdi.
"Sen bu öküzle hangi akılla evlendin Allah aşkına! Silah zoruylaysa söyle! Boşanmanız için her türlü desteği sağlarım sana..."
Ecem'in bu haline hafifçe gülerken onaylamazca da başımı iki yana salladım. Tütsüyü arasına koyarak kapattığım kitabı da sehpanın üzerine bırakmıştım.
"Biraz sakin mi olsan? Senin iyiliğin için yapıyor en nihayetinde."
"Zorla güzellik olmaz!" diye çıkıştı bu kez de bana. Ardından bana çıkışmasını yersiz bulmuş olacak ki biraz dikleşti ve boğazını temizlemek istercesine hafifçe öksürerek ifadesini yumuşattı.
Bu konuda da Ecem haklıydı. 27-28 yaşlarında falan olmalıydı ve yetişkin bir kadındı. Ağrıdan dolayı kendime çekmiş olduğum bacaklarıma kollarımı sararken çenemi de elime yaslamıştım.
"Haddim değil belki ama... Eğer sorun birinden ya da olabileceklerden korkmansa, bunu kendine yapma..."
Gözüm çenesine ancak gelen kısa sarı saçlarındaydı. Evet, Ecem'i uzun zamandır tanımıyordum ama gereksiz bir hırçınlığı vardı ve bu hırçınlığın doğal bir hırçınlık olduğunu sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kapanı +18
Teen FictionKlişe ama orijinal demişken mafya/anlaşmalı evlilik yazmasak olmazdı. Buyurunuz... * "Çok şey bildiğini sanıyorsun değil mi?" dediğinde başımı iki yana salladım yavaşça. "Her cuma saat 9 ve 10 arasında ne yaptığını bilmiyorum." Söylediklerimi destek...