19.Bölüm

1.5K 167 46
                                    

Herkese merhaba ve iyi bayramlar.

Uzun zaman sonra tekrar döndüğüm için çok mutluyum. Normal şartlar altında benim bölümü yarın atmam gerekiyordu ama yarın başımı kaşıyacak vaktim olmadığı ve bugün de bayram olduğu için erken atayım dedim. 

YKS bitti dedim, rahatlarım dedim daha da doldum resmen. Mezun olmak 5 yıl okumaktan çok daha zordu. YKS'den bu yana boş geçirdiğim yalnızca 2 günüm olabildi. Bir de bugün zaten ete dokunamıyorum, insanlar sınavı soracak diye zar zor evde kalmaya ikna ettim annemleri ve bu boşluğu da bölüm düzenlemek için kullandım. 

Nispeten uzun bir bölüm. Böylesine uzun bir aradan sonra iyi de oldu. Bir de artık tarihleri de yazma kararı aldım çünkü şu sıralar biraz ağır aksak ilerlediği için hikaye böyle bazen bana bile aylar geçmiş gibi geliyor ama hâlâ bir ay bile olmadı Dilem ve Arat tanışalı. 19 şubatta evlendiler ve bu bölüm 27'sinin akşamıyla başlayacak, artık oradan az buçuk bir fikriniz olur diye düşünüyorum. Birileri ölecek ve hikaye ivme kazanacak, o zamana kadar azıcık daha dişimizi sıkıyoruz. 

Neyse çok uzattım.

İyi okumalar...

*

İnanılır gibi değildi ama onu evde kalmaya ikna edemediğim gibi Beyazıt beni sıkıcı bir davete gitmeye ikna etmişti.

"Bakma öyle!" derken sesi sitem ve alay arası bir tonlamaya sahipti.

"Hastasın, öksürmeye de başladın... Çok mu elzem şu davet?"

Bana herhangi bir cevap verme zahmetine girmemiş ancak belimden tutup çekerek beni iyice kendine yaslamıştı. Belimdeki dekolte sebebiyle eli çıplak tenime değiyordu.

Üzerimde tek kollu, mini, turuncu bir elbise vardı.

"Gayet iyiyim..." dedi ben kara gözlerine bakarken ancak yumruğunu ağzına götürmesi ve öksürmesi hemen hemen eş zamanlardaydı.

"Görebiliyorum..." dedim alayvari bir sesle.

"Yalnız ben hastayken hep böyle olacaksan hatırlat da kendimi daha çok soğukta bırakayım..."

Ve tabii ki Beyazıt da altta kalmamıştı.

Gözlerimi yuvarlarken Beyazıt'ı yok sayma kararı almış ve koltukta yana kaymak istemiştim ancak belimdeki eli buna izin vermemişti.

"Karımın yeri yanım..."

Kendisine ciddi olup olmadığını sorgulayan bir bakış attım.

"Fizana gitmiyorum Arat!" da dediğimde alayla, omzunu indirip kaldırdı. Hareketlerinin, şu tavrının aksine ifadesiz sayılabilecek bir yüzü vardı.

"Sana dokunamadığım her mesafe uzak benim için."

"Temas bağımlısı falan mısın?" derken kendisini zerre ciddiye almamış ve yalnızca laf olsun diye sormuştum.

"Neden olmasın?" dediği sırada araba durmuştu. Her şeyi tiye almaya bayılıyordu gerçekten.

Fatih arabadan inip benim tarafıma dolanmaya başladığında ineceğimizi anlamıştım. Beyazıt kendi kapısını kendi açarken ben de inebilmek için biraz önce niyetlendiğim üzere yana kaymış ve Fatih'in açtığı kapıdan eteğime dikkat ederek inmiştim.

Bir evden ziyade bir mekana, bir otele falan gidiyor olmayı beklemiştim ve bu benim için pek beklendik bir şey değildi.

"Kimin evi burası?" dedim Beyazıt'la ortada buluştuğumuzda.

Düş Kapanı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin