18.Bölüm

1.8K 193 48
                                    

Herkese merhaba...

Şu an bir hızlı trenin en tepesine doğru ağır ağır çıkıyoruz ama sonra bir olay olacak ve sonrası çorap söküğü misali...

Umarım sizi sıkmıyordur ama bilmenizi isterim ki ilk bölümden bu bölüme kadar, hatta sizin görmediğiniz ama benim yazdığım her bir bölümün içinde gelecekte kullanacağım şeylerin altını doldurdum, daha da dolduruyorum. Geriye dönüp dönüp okuyorum bir yandan da. Böyle bir puzzle tamamlıyormuş gibi hissediyorum Düş Kapanı'nı yazarken. 

Bu bölüm nispeten uzun hatta bundan sonraki yazdığım yere kadar (24'e kadar) bölümler öncekilere nazaran uzun. Her bölüm biteceği yeri kendi seçiyor ve o yüzden biraz planımın gerisinde kaldım. Sınavdan sonra ot gibi bir kaç hafta geçirmek istiyordum ama sanırım yazarak geçirmek zorunda kalacağım. Sınav stresi sardı beni biraz. 

Neyse siz bunu okurken ya uykusuzluğa teslim olmuş ya da ders çalışıyor olacağım. 

Her neyse çok uzun yazdım. Sizi bölümle baş başa bırakayım. 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 

İyi okumalar...

*

Beyazıt yalnızca birkaç dakika önce gelmiş ve bizi o sığınak gibi yerden çıkartmıştı. Tahminimce bir 4-5 saat kalmış ve bu süre zarfında Tekin'in zevzekliğinin aslında onun bir nevi koruma kalkanı olduğunu anlamıştım.

Yine de şu an çıktığım için mutlu ama bir o kadar da endişeliydim.

"Kolunla ilgilenilmesi gerekiyor!" dedim bir kez daha ve peşinden odaya girdim. Adımlarım Beyazıt'ın adımlarına yetişmek için sık ve büyüktü. Çalışma odasında kepenkler hâlâ kapalı olsa da burada camlarda herhangi bir şey yoktu ve bunu görmek beni biraz da olsa rahatlatmış, tehlikenin geçtiği hissiyatı yaratmıştı. 

Tabii ben camlara bakarken Beyazıt bunu fırsat bilerek kendini banyoya atmıştı. Ben de peşinden banyoya girememiş ve sinirle yürüyerek camın önüne gelmiştim.

Saatlerdir o küçücük odada kendimi çok bunalmış, daralmış hissetmiştim. Hava her ne kadar soğuk olsa da uzanıp camı açtım ve içeri dolan serin havadan derin bir nefes çektim içime ancak camdan aşağı baktığımda gördüğüm kalabalık ve başlarındaki Tekin'le duraksadım.

Sağ çaprazda kalıyorlardı ve ben onları görebilsem de şu an için beni görebildiklerini sanmıyordum. Tabii aynı zamanda onları duyamıyordum da.

Tekin, onlara bir dizi emir verir gibiydi ama bunu daha üstten bir tavırla değil de onlardan biriymişçesine yapıyordu. Bir nevi Tekin en büyük abiydi ve diğerleri de onun sözünü dinlemekle mesul olan küçük kardeşler.

Bir süre daha öylece adamların Tekin'i onaylamasını izlemiş, en sonunda da Beyazıt'a bu kadar yalnız kalmanın yeteceğini düşünerek camdan çekildim. Camı kapattıktan sonra da banyo kapısına adımladım.

Kapıyı iki kez tıklattım.

"Beyazıt!"

Tabii ki herhangi bir cevap vermedi ancak pes edecek değildim. Sıkıntılı bir nefesin ardından son bir uyarı yaptım.

"Giriyorum!"

Bu kez de cevap gelmeyince yavaşça kapı kulpuna uzanmıştım ancak tabii ki kilitliydi. Denemem bile hataydı. Hemen yandaki kapıdan giyinme odasına geçtim ve oradaki kapıyı da kilitlememiş olmasını umarak açtım.

Düş Kapanı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin