Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi okumalar...
*
"Kuyumcuda ne yapacağız?" dedi Başak ancak yine de peşime takılıp gelmişti.
"Ben zenginim diye bağırmam lazım. Takı alacağım. Üstümdekiler çok sade."
Varlıklıyım demeden varlıklı olduğumu göstermek ve bir çocuk için tüm servetimi dökebileceğim imajı çizmekti amacım. Vaktim olmadığı içinde ne yazık ki eve uğrayamamış ve Başak'la kuyumcuda bulmuştum kendimi.
"Zengin görünmek için takı mı satın alacaksın?"
Şaşkın sesine aldırmadan elimdeki bebek telsiziyle kuyumcuya girdim. Gerçi başına Fatih'i bırakmıştım ama ne olur ne olmaz diyeydi.
"Tatlım, ben zaten zenginim. Sadece bunu göstermem gerekiyor." dedim alayla. Başak kafayı zengin olmama daha doğrusu kendisinin fakir olmasına takmıştı ve onun bu şaşkınlığı çok tatlı geliyordu tuhaf bir şekilde. Normalde başkası yapsa hoşuma gitmeyecek olan bu tavır, Başak yaptığında beni rahatsız etmiyordu. Onunla böyle uğraşmak da en az Didem'le uğraşmak kadar zevkliydi.
Kuyumcu bana şaşkın şaşkın bakarken ben ona mecburen gülümsemiştim. Ne yazık ki şu an birinin gözünde görgüsüz olmuştum. Keşke içeri girmeden önce söyleseydim. Bu yüzden biraz utanırken söze girmesiyle odağımı kendisine çekti neyse ki Başak.
"Tatlım..." dedi Başak da beni taklit edercesine.
"Bunun için bir takıya ihtiyacın yok. O insanı ezen, üsten bakışın zengin olduğunu belli ediyor zaten."
Başak'a yandan ters bir bakış attım. Bu insanların gözünde gerçekten neden böyle bir imajım vardı?
"Kimseye üsten falan baktığım yok benim!"
Ardından görevliye döndüm Başak'ı yok sayarak. Bir iki kişi dese neyseydi ama giderek bunu söyleyen insan sayısı artıyordu ve artık gerçekten sinirlerimi bozuyordu.
"Böyle ağır ama aynı zamanda da çok abartı olmayan bir şey arıyorum. Bir set olabilir, ayrı ayrı uyumlu parçalar olabilir..."
Görevli başını eğerek onaylamakla yetinmemiş "Tabii efendim..." diyerek sözlü de onaylamıştı.
Bu sırada ben de boynumdaki kolyeyi ve bileğimdeki saati çıkarmaya giriştim. Başak da bu boşluğu değerlendirmişti tabii ki:
"Tam olarak öyle bakıyorsunuz, Dilem Hanım. Her an topuğunuzla ezeceğiniz bir böcekmiş gibi hissettiriyorsunuz kendimi."
Sıkıntılı bir nefes verdim ve tamamen Başak'a dönerek gözlerinin içine baktım.
"Bu kadar kompleksli olma, Başak. Ayrıca herkesin mizacı aynı değil. Kabul ediyorum, soğuk bir mizacım var ama hiçbir zaman kimseyi maddi durumundan ötürü yargılamadım, yargılamam da. Biri sana soğuk davrandığında seni eziyor demek de değil bu."
Çıkardığım takılarımı da çantama atarken Başak'a bakmaya da devam ediyordum. Onu aşağıladığımı düşünmesi bana kendimi kötü hissettirirdi çünkü asla böyle bir amacım yoktu.
"Yani sizden fakirim diye beni hor görmüyor musunuz?"
Bu kız neyin kafasını yaşıyordu?
"Hayır, Başak. Görmüyorum ama sen senden zenginim diye beni o filmlerdeki, dizilerdeki oğullarına fakir gelini yakıştıramayan kaynana olarak görüyorsun!"
Ben sinirle söylemiştim ama Başak benzetmemle içeriyi inleten bir kahkaha bırakmış ve benim de yüzümde belli belirsiz bir gülümseme belirmesine sebep olmuştu. Tüm sinirim uçup gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kapanı +18
Novela JuvenilKlişe ama orijinal demişken mafya/anlaşmalı evlilik yazmasak olmazdı. Buyurunuz... * "Çok şey bildiğini sanıyorsun değil mi?" dediğinde başımı iki yana salladım yavaşça. "Her cuma saat 9 ve 10 arasında ne yaptığını bilmiyorum." Söylediklerimi destek...