Herkese merhaba...
Bu bölümün bir şarkısı var. Medyada bulabilirsiniz.
Sena Şener-Sevmemeliyiz
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın iyi okumalar...
*
Eğer bir çizgi filmde olsaydık başımdan şu an dumanlar çıkıyor olurdu. Bir, iki adım ötemizdeki kızlara, bir bahçenin etrafını saran korumalara, bir de Beyazıt'a baktım.
Bu kadar insanın içinde ters bir tepki vermemek için dudağımı ısırdım sertçe. Birkaç saniye öylece durarak sakinleşmek için derin derin nefesler aldım.
Şirketten yeni dönmüştük. Uzun zaman sonra kavga etmediğimiz bir gün olduğunu düşünmüştüm. Normal karı kocalar gibi bir şeyler yapabileceğimizi...
Ama biz bir iyiysek en az iki kötü olmak zorundaydık.
Kendimi biraz daha kontrollü hissettiğimde doğrudan gözlerine baktım.
"Biraz yalnız konuşabilir miyiz?" dediğimde bana eliyle kulübesini işaret etti.
"Tabii ki ama sonuç değişmeyecek..."
Kendinden emin tavrını gram umursamadan kulübesine önden önden ilerlemeye başladım.
İlk kez tamamen içeri girmem beni kısa bir an duraksattı. Hiç içeriyi inceleme fırsatım olmamıştı. İçeri girer girmez solda kalan duvarda boydan boya raf vardı ve rafların üzerinde de farklı farklı boyutlarda oymalar vardı. Her birini tek tek Beyazıt oymuştu. Durup tek tek incelemek istesem de arkamdaki varlığı ve sinirim buna engel oldu.
Odanın ortasında duran ve Beyazıt'ın bir şeyler oyarken kullandığı masaya doğru adımladım. Odanın sağ tarafında da küçük sehpa gibi bir masa daha vardı ama onun üzerinde oymak için çeşit çeşit aletler, bıçaklar, zımparalar falan vardı. Köşede de kapaklı boydan bir dolap vardı. Masanın arkasındaki sandalyeden de başka herhangi bir eşya yoktu bu kulübede.
Sırtımı masaya verdiğimde doğrudan Beyazıt'ın gözlerinin içine baktım. Kapıyı kapatmış ve ışığı yakmıştı. O da kapı pervazına yaslanmış ve bana bakıyordu.
"Peşimde zaten sürekli adamların var. Onlara bile zar zor katlanırken bu kadar yakınımda başka herhangi birini istemiyorum!"
"Bunun yeterli olmadığını bana çok güzel gösterdin..." dedi gram duraksamadan ve de biraz alayla.
Manalı bir gülümseme de sunmasıyla gözlerimi sımsıkı kapattım.
"İki kadın mı durduracak beni? Beni istemediğim şeyleri yapmaya zorlama! Söz verdim işte! Atlatmayacağım bir daha adamlarını!"
Kaşları çatıldı. Alnındaki damarlar belirginleşti. Sırtını kapı pervazından ayırarak bana doğru bir adım attı. Ve bir adım daha...
"Asıl sen beni istemediğim şeyleri yapmaya zorlama! Bana kalsa evden çıkmaman gerekiyordu böyle bir sorumsuzluktan sonra ama... Dua et, beni babama benzetecek her şeyden kaçınıyorum!"
Kendine verdiği sözlerden biri sanırsam babasına benzememekti. Bu sözlerinden emin olmamakla beraber babasının annesini eve hapsettiği anlamını çıkarıyordum.
Bu bilgi bende kısa bir an duraksamaya sebep oldu.
Bu duraksamam ona devam etme imkânı sağladı.
"Ayrıca Sara ve Ilgın en az senin kadar eğitimliler... Üstelik Fatih'i ve diğer adamlarımı dövüp evden çıkmana da benzemez bu! Diğerlerinin sana dokunması yasak ama tabii bu yasak kızları kapsamıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kapanı +18
Ficção AdolescenteKlişe ama orijinal demişken mafya/anlaşmalı evlilik yazmasak olmazdı. Buyurunuz... * "Çok şey bildiğini sanıyorsun değil mi?" dediğinde başımı iki yana salladım yavaşça. "Her cuma saat 9 ve 10 arasında ne yaptığını bilmiyorum." Söylediklerimi destek...