Elleri titremeye başlamıştı birden. İçini kaplayan korkuyu tarif etmesi zor değil, imkansızdı. Kardeşini yeni bulmuştu daha, daha bir kere bile doya doya sarılmamıştı ona.Ve şimdi onu kaybetme tehlikesiyle baş başaydı. Uçmuştu tüm bildikleri sanki, başarılı bir polisti, ama kafasında sadece korku vardı. Derin bir nefes alıp kendini toparlamaya çalışsa da başarılı olduğu söylenemezdi...
...................................
Kenan yavaş adımlarla girdi karakola. Her an yerle bir olacakmış gibi hissediyordu. Hissettikleri mantığının önüne geçiyor, düşünmesini engelliyordu..
Odasına girdiğinde masanın etrafında toplanan ekibini fark etmemişti bile. Ruh gibiydi.
"Kenan?" dedi Nehir yavaşca yaklaşarak. "Ne oldu?" dedi. Zira renginin atmış olmasından fazlaca belliydi bir şeyler olduğu..
"Komiserim?" dedi Selim "Ne oldu? Yardım edebileceğimiz bir şey mi?" dedi telaşla.
Kenan bir şey dememişti, diyememişti. Yumruk yapmaktan neredeyse moraran elini gevşetti. Nehir uzansa da Selim hızla kapmıştı Kenan'ın avucundaki notu.
"Sıra kardeşinde Komiser Kenan . Onun için özel bir şov hazırladım. Sıra kardeşinde."
Selim ve oya birbirine bakarken Nehir merakla söylendi"Ne demek şimdi bu ?"
"Biri bir şey söyleyebilir mi? Kenan!" dedi Nehir yeniden zorlayarak.
"Ben, kardeşimi kurtarmak için polis oldum.Onu bulmak için, ona kavuşmak için" dedi gözyaşlarına boğulurken.
"Tamam, bak şimdi sakin ol. Çünkü sakin olmana ihtiyacımız var. Kardeşinin kim olduğunu biliyor musun?" dedi Nehir sakince.
Kenan gözyaşları içinde başını evet anlamında sallamıştı.
"Tamam. Selim ve Oyaya adresi ver ,onlar da koruma diksinler eve, ne dersin?" dedi Nehir yine.
Oya hemen telefonuna sarılmıştı.
"Turgay, durum ne!" dedi ciddiyetle.
"Herşey Yolunda." dedi Turgay.
"Herkes evde yani?" dedi Oya anlık bir rahatlamayla.
"Cemile Hanım ve Kızı Evde, Veysel Bey Mithat ile gitti."dedi Turgay.
"Ne demek gitti Turgay? Ne demek gitti ya !" dedi Oya sinirle.
"Selim, Mithat'ı ara hemen!" dedi hemen yanındaki Selim'e. Selim Mithat'ı ararken Kenan da hâla kendine gelmek için çabalıyordu.
Nehir anlamaz bir şekilde 3 lüyü izlerken Oya telefonu kapattı.
"Biri bana şu an olan şeyi anlatabilir mi ? Hiçbir şey anlamıyorum" dedi Nehir.
"Oya, Sen bir su getir önce, sonra da burda ne döndüğünü anlatın bana artık!" dedi Nehir yeniden.
Kenan Oya'nın getirdiği suyu içtiğinde biraz daha kendine gelmiş, kendini toparlamıştı.
"Veysel." dedi hâla titreyen sesiyle.
"Veysel benim kardeşim " dedi gözlerinden yeniden yaşlar süzülürken.
"Veysel , Öztürk? " dedi Nehir anlamaya çalışarak. "Nasıl ya ?"
"Cevap yok" dedi Selim sinirle. Çok geçmeden Kenan'ın telefonu çalmıştı.
"Mithat! Nerdesin sen?!" dedi Kenan hiddetle.
Karşısında ağlayan bir ses duymayı beklememişti."Amirim, amirim ben çok özür dilerim." dedi Mithat nefes nefese . "Ben, amirim ben engel olmak istedim. Ama 3 kişiydiler. Çok direndim. Ama yapamadım."dedi bir yandan ağlarken.
"Nerdesin sen şimdi?" dedi Kenan.
Mithat yerini söyler söylemez ayağa fırlamıştı Kenan. Ekiptekiler de peşine takılmıştı....................................
"Bakın Mithat Bey, anlıyorum beni korumak istiyorsunuz. Ama böyle de olmaz ki ." dedi Veysel isyan edercesine. Dibinden ayrılmayan bir polis memuru arzuladığı bir şey değildi elbette
"Kenan Amirimin emri böyle. Yanınızdan 1 saniye bile ayrılamam, üzgünüm. " dedi Mithat. Çok geçmeden bir arabanın önlerine kırmasıyla durdu mithat. Cebinden tabancasını çıkardı.
"Burada bekleyin, sakın arabadan çıkmayın" dedi Mithat. Ama Halit hazırlıklıydı. 3 tane adamını görevlendirmişti Veysel'i kaçırması için.
Mithat onları durdurmaya çok çabalasa da başaramamıştı.
..................................."Mithat!" dedi Kenan hızla yanına gelirken.
"Buraya kadar takip edebildim amirim, burdan sonra kaybettim izlerini. Yaka paça götürdüler adamı, ben hiçbir şey yapamadım. "dedi Mithat gözyaşları içinde. Selim özellikle söylemişti Mithata bu görevi verirken. "O adamı Kenan Amirimi Korur Gibi Koruyacaksın" demişti. O yüzden az çok anlayabiliyordu Mithat Veysel'in Kenan için önemli olduğunu..
"Amirim ben , özür dilerim. Ben izin vermemeliydim. Korumam gerekirdi kardeşinizi" dedi Mahçup bir sekilde.
"Sen ? Sen nereden biliyorsun ya?!" dedi Kenan.
"Bana bahsetmiştiniz, Kardeşimin cenazesinde. O gün benim gözlerimde ne kadar çaresizlik vardıysa aynısı şimdi sizin gözlerinizde.. Ancak kardeşini kaybetmeyi tatmış bir insan bu kadar çaresiz kalır." dedi. Kenan'ın yüzüne bile bakamıyordu.
"Hiçbir şey yapmadan adamları yolcu mu ettin gerçekten Mithat!" dedi Selim sinirle üzerine yürürken.
"Vurdum, içlerinden bir tanesini vurdum." dedi Mithat.
"Ama yine de Veysel Beyi kaçırdıkları gerçeğini değiştirmiyor bu !" dedi Selim yine.
"Selim! Sus artık" dedi Nehir birden. "Sus da düşünelim"
"Gps!" dedi Kenan. "Oya , Veysel'in telefonunu izleyemez misin?" dedi umutla.
"Onu deniyorum, ama sinyal yok. " dedi Oya.
Kenan cep telefonunun bildirim sesiyle hızla eline aldı telefonu.
"Kardeşini bulamayacaksın.. Zaman geçiyor unutma.."
"Ne demek lan şimdi bu ?" dedi Kenan sinirle. "Oynuyor benimle. Kedinin Fareyle oynadığı gibi"
...................................
"Bıraksanıza beni be!" dedi Veysel hiddetle. Cesur görünmeye çalışsa da deli gibi korkuyordu. Adamlardan birinin onu ittiğini hissetmesiyle soğuk zemine yapışması bir olmuştu. Acıyla inlemişti göğsüne saplanan acıyla.
"Ne yapıyorsun aptal herif. Patron bizi öldürsün mü istiyorsun? Burnu kanamadan getireceksiniz dedi bize , unuttun mu?" dedi adamlardan bir tanesi.
Yeni bir ayak sesi duydu önce Veysel. Sonra aşina olduğu o sesi.
"Çözün şunun gözlerini" dedi adamlarına. Adamlar Veysel'in gözündeki göz bandını çözerken Veysel gözlerini kırpıştırıp görüşünün netleşmesini sağlamıştı.
"Sen! " dedi sinirle. "Ne istiyorsun lan benden ? Ne istiyorsun?"
"Her şeyin bir zamanı var Veysel. Her şeyin bir zamanı var"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP || VeyKen
Fanfictionİki Kardeşi Ayıran da Birleştiren de Bir Kayıp Hikayesiydi...