10. Bölüm

26 6 0
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Baekhyun ilk defa bir çıkış yolu bulmak istedi. Dünyada akla mantığa sığmayan şeyler dönüyor ve Baekhyun'u savunmasız bırakıyordu. Zamanı geri alabilir miydi? Bu mümkün değildi. Bu işin ne başı ne sonu vardı. Baekhyun anlamıyordu. Belki de içtiği bu sıvı düşünmesini engelliyordu.

"Onu kurtaracağını söyledin." Yüzünde sırtından bıçaklanmış gibi görünen bir ifade vardı. Böyle hissetmesi mi gerekiyordu? Bu duyguyu hissetmesi için bu şeytanın dostu ya da güvendiği biri olması gerekmiyor muydu? Baekhyun fark ettiği bir gerçeğin acısıyla yüzünü buruşturdu. Chanyeol'a güven duyuyordu. Ne zaman duymaya başlamıştı? Peki ya neden duymaya başlamıştı?

"Farklı bir şey yapmadım Baekhyun. Onu kurtardım." Chanyeol birkaç saniyede tükenen ruhu hissetti. Hissetti çünkü bu durumdan hiç zevk almıyordu. Baekhyun'un bu çaresiz hali yerine başka bir şeye, duyguya ihtiyacı vardı. Nefret ve öfke.

"Bu o değil, değil." Rinna onlara yaklaştı ve Baekhyun'un yanına oturdu. Fakat Baekhyun'un gözleri Chanyeol'daydı. Rinna dikkatin ondan tarafa çekilmesinden hiç hoşlanmamıştı. Her zaman dikkatleri üzerine çeken biri olmuştu ve ilgi çekmeye bayılırdı.

"O senin asıl kardeşin Baekhyun. Kendi kanından, her ne kadar inkar etmeye çalışsan da." Chanyeol Rinna'nın bileğinden tuttu ve cebinden çıkardığı kelepçe şeklindeki bileziği bileğine kapattı. "Güçlerini sınırlayacak." Rinna kaşlarını çattı. "Daha güzel bir şey yok muydu?"

"Daha sonra bakarım." Chanyeol ayağa kalktı. "Kurallara uymayı unutma." Rinna gözlerini devirdi. "Kurallara da uymak en sevdiğim şey zaten." Chanyeol cevap vermeden odadan çıkarken Baekhyun ve Rinna odada yalnız kalmışlardı. Rinna Baekhyun'un önündeki dolu bardağı alarak içti. "Yazık olsun istemedim."

Baekhyun ona cevap vermedi. Rinna parmaklarını Baekhyun'un pürüzsüz yüzüne yaklaştırdı. Fakat parmaklar yüzüne değmeden Baekhyun yüzünü çevirdi. Rinna bozuntuya vermedi. "Sana neden öfkeli olduğumu düşündüm. Öfkemi kazanacak bir şey yapmamıştın. Bazen rüyalarımda eski anılarıma dair bir şeyler görsem de o zaman hasta olduğum için kötü ruhun bana dadandığını düşündüm." Rinna güldü. Kendine bir bardak daha içki doldurdu.

"Sana olan öfkemi bu neden yordum. Kötü ruh senin yaptığın kötülükler yüzünden bana dadanıyordu. Ancak bir gerçek vardı. Bu hoşuma gidiyordu, senden nefret ettiğimi söylesem de öyle. Geceleri seni gözetler ellerindeki ve yüzündeki sıcak kanı hissetmeye çalışırdım."

İçkisini içti. Baekhyun'un onunla göz teması kurmaktan kaçınması sinirlerini bozuyordu. "Sen gittikten sonra dayanamadım intihar ettim. Kriz geçirdiğim zaman boğulmak hoşuma gitmişti. Sonra anılarımı kazandım, güçlerim ile birlikte. Senden hoşlanmaya başladım. Güzel bir yüzün vardı. Bunun çok zevk verici olduğunu düşündüm. Sonra o lane- annemin yanına gittik ve geri geldim."

Baekhyun'un onu umursamaması sinir kat sayısını arttırdı ve Baekhyun'un çenesinden sertçe tutarak yüzünü kendisine çevirdi. Hızlı çevirmesi yüzünden tırnakları çenesini çizmişti. "Ben konuşurken bana bak. Bundan hiç hoşlanmam." Baekhyun'u çenesinden iterek ayağa kalktı. "Benimle iyi geçinsen iyi olur Baekhyun. Bir şeytanın öfkesini üzerine almak istemezsin." Rinna kapıdan çıkmadan önce Baekhyun ilk defa konuştu. "Sen benim kardeşim değilsin." Rinna bir şey demeden odadan çıkarken Baekhyun'un kafası masaya düştü. Çok bile dayanmıştı. Gözlerini kapattı daha fazla düşünmemek adına. Nasıl davranacağına gün doğunca karar verecekti.

Uyandığında hala aynı yerdeydi. Ağrıyan başını tutarak ayağa kalktı. İçtiği iki yudum fena çarptığı için dengesini kaybetti fakat düşmedi. Odada bulunan pencereye baktığında hala güneşin doğmadığını gördü. Dışarı çıktı. Eunwoo'nun kaldığı küçük kulübeye gitti. Gece olmasına rağmen şeytanlar hala uyanıktı. Uyumak ya da yemek yemek gibi alışkanlıklara sahip değillerdi. Bunun dışında vampirler bir istisnaydı. Şeytanlar eğlencesine bir şeyler yaparlardı.

Kulübeye girmesiyle boğazına kılıç dayandı. Eunwoo kılıç dayadığı kişinin efendisi olduğunu görünce hemen özür diledi. "Sizi merak ettim." Baekhyun yerdeki hayvan kürküne oturdu ve başını soğuk tahtaya yasladı. "Sen olsan ne yapardın?" Eunwoo bunu ne için sorduğunu anladı. Baekhyun'un önünde diz çökerek konuştu. "Bunu söyleme cüretini gösterdiğim için ölmeyi hak ediyorum ama..." Kararlı gözleriyle Baekhyun'a baktı. "Ona güvenemezsiniz efendim. O bir şeytan ve sizin ayağınızı kaydıracağınızı hissediyorum."

Baekhyun çaresizce güldü. Öyle güldü ki gözlerinden birkaç damlanın akmasına da izin verdi. "Kötü ruh çıkarmak için ritüel yapamaz mısın?" Eunwoo'nun babası keşişti ve her zaman köylere giderek kötü ruhları uzaklaştırmak için törenler düzenlerdi. Baekhyun umudunu kaybetmek istemedi. "Affedin beni ama o, bedenin gerçek sahibi."

"Ah, lanet olsun!" Baekhyun elini sertçe vurdu. "Ondan kurtulmanız gerekecek. Daha fazla acı çekmemeniz için-" Baekhyun Eunwoo'nun sözünü keserek bağırdı. "Yeter bu kadar!" Eunwoo tekrar başını yere eğdi. "Güneş doğduğunda uyandır." Eunwoo başını salladı.

Güneş doğumuyla birlikte bütün birlikler boş arazide eğitim için bekliyorlardı. Mor Akrep birliği uzun süre sonra liderlerini görecekleri için heyecanlılarken diğer askerler burada ne aradıklarına dair sorgulamalar yapıyorlardı. Baekhyun yanında Eunwoo, Sehun, uzun süredir görmediği Bogum ve Woojin araziye geldiler. Mor Akrep birliği gördükleri lideri ile eğilerek selam verdiler.

"Bunun havalı olduğunu düşünen tek ben miyim?" Woojin hayran kaldığını itiraf edemeden geçemedi. Eunwoo birliğinin yanına giderek onlarla kısa bir konuşma yaparken Baekhyun alanda bulunan yaklaşık yüz elli askere bakıyordu. Kendi birliğinin tamamı buradayken sarayın askerleri azdı. "Savaşı bu kadar askerle kazanmayı mı düşünüyorlar?"

"Evet."

Arkadan gelen misafir sesle herkes oraya odaklandı. Önde Chanyeol, Rinna, Kai ve Kang olmak üzere arkada elli kişilik bir şeytan grubuyla geliyorlardı. "Kim yüz kişilik orduyla savaş kazanmış?" diye sordu Bogum. "Kazanan var." diye yanıtladı Kang onu. Sehun kızgınlıkla alnını ovalarken Eunwoo Baekhyun'un kulağına yaklaştı. Baekhyun onun söylediği şeye kafa sallarken Rinna dilini damağına vurdu.

"Cık! Toplum içinde kulaktan kulağa konuşmak ne kadar da kaba." Eunwoo'nun gözlerini ona dikmesiyle Rinna da aynı şekilde baktı. "Bir meydan okuma teklif ediyorum." diye kısaca konuya giriş yaptı Baekhyun. Sehun bunu yapmaması için onu dürtse de bu yeterli olmadı.

"Nasıl bir meydan okuma?" Eunwoo açıkladı. "Şeytanlarınızdan güçleri alacaksınız ve bizimle eşit bir şekilde dövüşecekler." Sehun Baekhyun'u engellediği için neredeyse pişman olacaktı. Şeytanları ezmenin eğlenceli olacağını düşünüyordu. "Kabul." Chanyeol da ne olacağını merak ettiği için kabul etti.

Eunwoo öne çıkınca birkaç şeytan da öne çıktı. Chanyeol içlerinden bir tanesinin güçlerini alsa da Eunwoo da fazla iddialıydı. "Beşiyle de baş edebilirim." Sehun heyecanla zıpladı. Bu Rahibe Teresa'yı dövüşürken görmeyi çok merak ediyordu. Chanyeol beşinden de güçlerini alırken Eunwoo elindeki tahtayı ikiye böldü. Hazır olduğunu söyleyince beş şeytan da aynı anda hücuma geçtiler.

Eunwoo uzun boyundan da yararlanarak yukarı zıpladı ve şeytanların boğazına tekmeyi geçirdi. İki şeytanın da boynuna tahtayı geçirdi ve geriye kalan tek şeytana karşı hücuma geçti. Şeytanı ilk önce karın boşluğundan ardından göğsünden tekmeleyerek onu da bayılttı. Hepsinin bayıldığından emin olduktan sonra Baekhyun'un yanında yer aldı. Birlik onları alkışlarken şeytanlar ilk defa bu kadar ezilmenin verdiği duyguyla öfkelenmişlerdi.

"Kolaydı."   



Akşama doğru bir bölüm daha atacağım ve her gün bir bölüm olmak üzere devam edecek 

teşekkürler

Şeytan ile AnlaşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin