"Ne yapıyorsun?"
Baekhyun aniden gelen sesle irkildi. Chanyeol tam arkasında duruyordu. Boğazını temizledi. "Ateşi yaktım." Chanyeol'un kaşları sorgularcasına havalandı. Elinin tersiyle Baekhyun'un terlemiş alnını sildi. "Bunun için hava fazlasıyla sıcak değil mi?" Baekhyun doğal bir şekilde yalanını sürdürdü. "Bileğime iyi geleceğini düşündüm."
Chanyeol'un bakışları henüz fark ettiği çıplak ayaklara indi. "Bileğine ne oldu?" Baekhyun omuzlarını hafifçe kaldırıp indirdi. "Attan inerken düştüm." Chanyeol aniden onu kucağına alırken Baekhyun kollarını onun boynuna doladı. "Senden beklemezdim." dedi ve Baekhyun'u bej rengindeki koltuğa oturttu. "Bir anlık dikkatsizlik." Chanyeol, Baekhyun'un bileğini tutup birkaç anlaşılmayan kelime söylerken Baekhyun ilk bileğinin ısındığını ardından ağrısının azaldığını hissetti.
"Birkaç saate kadar tamamen iyi hale gelir." Baekhyun başını salladı. Belli ki konuşma bu kadardı. Chanyeol Baekhyun'un uzun zamandır evden çıkmamasını can sıkıcı buluyordu. "Sen dışarı mı çıktın?" Fark ettiği diğer bir gerçekle aklındakini söyledi Chanyeol. Baekhyun yerdeki bakışlarını Chanyeol'a kaldırdı. "Neden? Dışarı çıkmam yasak mı?" Chanyeol güzel gülümsemesini sundu ona. Bu güzel bir adımdı ve şansını denemeye karar verdi.
"Yarın saraya gelmek ister misin?" Baekhyun omuz silkti. "İşim olmazsa gelirim." Bu Chanyeol için yeterli bir cevaptı. "İyi geceler." dedi Chanyeol ama birkaç saniye Baekhyun'un yüzüne bakarak beklemesi onun da aynı sözü duymak istediğinin göstergesiydi. Fakat karşılık alamayınca odadan çıktı. Baekhyun ise derin nefes vererek arkasına yaslandı. Yakalanmamıştı. Yakalansaydı Chanyeol'un öyle tepki vereceğini düşünmüyordu.
Ertesi sabah Chanyeol ile birlikte saraya gittiler. Etraf sessizdi. Sadece botlarının kalın seslerinin yankılandığı uzun koridorda Baekhyun Chanyeol'u takip ediyordu. Yol sarayın büyük avlusuna doğru gidiyordu. Balkonda Suho, Soobin, Sehun, Kai ve Enji vardı. Chanyeol Soobin'in burada olmasını beklemiyordu.
"Senin burada ne işin var?" Soobin, Baekhyun'a bakarak sırıtırken Baekhyun o sırıtışı yüzünden sileceği günleri sabırsızlıkla bekliyordu. "Sakin olun. Kyungsoo'yu bulana kadar aramızdaki ittifak korunacak. Ondan sonra herkes kendi yoluna gidecek." Baekhyun Suho'nun yaptığı açıklamaya göz devirdi ve sandalye çekerek oturdu. "Kyungsoo'da işinize yarayacak bu kadar önemli olan ne var?" diye sordu Sehun. Ancak Kai tarafından susması için dürtüldü. Kimse onun bu sorusuna cevap vermezken Baekhyun ilk konuşan oldu.
"Muhtemelen melekçiklerin kanatlarını tekrar çıkartabilmesi için bir iksiri var. Malum artık o kadar güçlü değiller." Alay dolu sesi Soobin'i sinirlendirmişti. "Kanatlarımızın çıkartmamız için bir şeye ihtiyacımız yok." Baekhyun öyle mi dercesine baktı. "Hani nerede o zaman o kanatlar?" Soobin ifadesizce ona baktı."Kanıtlamak zorunda değilim." Baekhyun güldü ancak cevap vermedi.
"Keyfin yerinde. Kardeşin öleli kaç gün oldu?" Baekhyun dişlerini sıksa da gülerek sözleri söyleyen Enji'ye baktı. "Günleri saymadım ne yazık ki." Enji sırıttı. "Çetele tutacağını düşünmüştüm." Baekhyun'un dudakları kıvrılsa da gözlerine ulaşmamıştı. "Merak etme seninkini tutarım." Kimse böyle bir cevabı beklemiyordu. Chanyeol boğazını temizledi. "İzi hala sürülüyor mu?" Suho Chanyeol'un sorusuna başını salladı. Kyungsoo bulunmalıydı. Aksi halde bütün planlar tepetaklak olurdu. "Evet. Bir sonuç yok."
"Yer yarıldı içine girdi sanki." dedi Kai sıkıntıyla. Baekhyun doldurulan çayı yudumladı. Konuşmalar ilgisini çekmiyordu. Bir saatin ardından Soobin kalkmakta karar kıldı. Ancak bir anda ortaya çıkan dev kanatlar Baekhyun'un yeni doldurtmuş olduğu fincanın devrilmesine neden oldu. Soobin Baekhyun'a bilmiş bir bakış atıp havalandı ve kayboldu. "Ne şov ama!" dedi alayla. Devrilen fincanlardan dolayı keyifleri kaçanlar masadan kalkarken Chanyeol da onlarla birlikte ayaklandı.
"Sen gelmiyor musun?" Baekhyun başını iki yana salladı. "Ne işin varsa hallet. Sonra gel." Baekhyun'un yaptığı emrivaki ile Chanyeol sırıtarak oradan ayrıldı. Herkes avludan ayrılınca Baekhyun hızla ayağa kalktı ve yere düşmüş tüyleri alarak cebine koydu. Baş melek çabuk oltaya düşmüştü ve Baekhyun zevkle onu yiyecekti.
Chanyeol'un işleri bitmeyince canı epey sıkılan Baekhyun kendisini geri göndermesini istedi. Chanyeol da çok zorlamayarak kabul etti ve Baekhyun evine geri döndü. Baekhyun eve girmeden eskimiş eğlence evine doğru gitti. Bu saatlerde fazla kişi olmuyordu ve sakinlikte biraz içmeye ve düşünmeye ihtiyacı vardı.
Eğlence evi tahmin ettiği üzere sessizdi. Tanımadığı birkaç kişi ile Dara vardı. "Selam. Bu ziyaretini neye borçluyuz?" Dara, Baekhyun'u görmesiyle neşeyle seslendi. "Biraz kafa dağıtmaya geldim." dedi tezgahın önündeki tabureye oturarak. "Doğru adrese geldin. Ne içersin?"
"Hafif bir şeyler." Dara siparişini hazırlarken gözleri etrafta dolandı. Tüyü almıştı. Ya ateş nasıl olacaktı. Sıkıntıyla iç çekti ve önüne konulan bardağı içmeye başladı. Biraz sohbet için Dara'ya baktı. Dara'nın elinde gördüğü sigarayla şaşırdı. "Sen sigara içiyor muydun?" Dara başını salladı. "Arada sırada." Dara dudaklarının arasındaki sigarayı ateşle yakarken Baekhyun'un beyninde ziller çalmaya başladı. "Bana sigara vermen gerekiyor." Dara, Baekhyun'un yükselişine anlam veremedi. "Bir anda neden?"
"Savaş kapıyı çalmaya başladı." dedi Baekhyun intikam izleri taşıyan gözleriyle Dara'ya bakarak. Dara sırıttı. "İçmeden önce biraz alıştırma yap o zaman." Dudaklarının arasındaki sigarayı Baekhyun'a verdi. Baekhyun ilk çekişte öksürmeye başladı. "Yakında alışırsın." Baekhyun ikinci kez çekti içine. Bu sefer daha kontrollüydü ve sonraki çekişlerinde daha çabuk öğrenmişti. Dara ona siyah bir kutuda içerisinde yaklaşık 20 tane olan sigaralardan verdi. Baekhyun birkaç saatte iki tane içebilmiş ve tutuşuna kadar öğrenmişti.
Daha fazla geç olmadan eve dönerken Chanyeol'un olmamasının fırsatıyla birkaç sigaraya tüyleri parçalara ayırarak yerleştirdi. Tüyler 4 tane sigara içini tek doldurmuştu. Baekhyun bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyordu. Kutuyu çekmecesine bırakarak işlerine gömüldü. Bir sonraki sigara için Chanyeol'u beklemeliydi.
Saatler gece yarısını gösterirken Chanyeol bir saattir Baekhyunu izliyordu. Baekhyun işini bitirmeyene kadar dikkatini dağıtmamıştı. Baekhyun bütün vücudunu gerince işinin bittiğini anladı. Baekhyun çekmecesinden kutuyu çıkararak bir bir dal sigara çıkarttı. Chanyeol şaşkınlıkla ona baktı. "Bu ne?" Baekhyun sigarayı dudaklarının arasına koymadan önce konuştu. "Sigara."
"Sigarayı sevmezsin." Baekhyun omuz silkti. "Hiçbir şey aynı kalmıyor sonuçta." Ardından çenesini hafifçe kaldırdı. "Yakmayacak mısın?" Chanyeol bir şey demeden parmağını sigaranın ucuna bastırarak tutuşmasını sağladı. Bu normal bir sigaraydı. Chanyeol'un bir gariplik fark etmemesi adına bunu yapmalıydı. Baekhyun içine dumanı çekip dışarı bıraktı. "Ne zamandır içiyorsun?" Baekhyun tekrar bir nefes alıp dumanı geri verdi. "Dünden beri." Chanyeol başka bir şey demedi. Baekhyun sigarasını bitirene kadar onun yanında durdu. Baekhyun odadan çıkınca da gerisinde. Ona çizilen sınır buraya kadardı.
Baekhyun bir haftada bütün sigaraları tüketmişti. Her seferinde Chanyeol ateşi olarak sigara yakma görevini üstleniyordu. Baekhyun bütün külleri kolyenin içine koyarak boynuna asmıştı. Şimdi ise daha önemli bir adım vardı. Kızıl ruhu ortadan kaldırmak.
son üç
bambu flütün sesi çok hoşuma gidiyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan ile Anlaşma
FanfictionBaekhyun hayatı boyunca kız kardeşini korumaya çalışır ve hayatını gizlice yaşar. Ancak bir gün kız kardeşini kaybeder ve şeytan ile anlaşma yapmak zorunda kalır. Gündüzleri takı satıp geceleri suikastçılık yapan Baekhyun, şeytan tarafından nasıl bi...