"Seni şirin şey. Hadi abi de." Baekhyun yatağında şeytan bebek Mara ile oynuyordu. Joseon'a geri dönünce annesi ve babasıyla yaşadığı evde kalmaya karar vermişti ve Chanyeol bunu anlayışla karşılamıştı. Hiçbir olay yoktu ve Baekhyun bu vaktini insanlara yardım ederek geçirmişti. Babası ölünce annesi, fakir olsa da, insanlara yardım ederdi. Bunu yapmasının nedeni babasının daha güzel bir yerde yaşaması içindi. Her ne kadar Chanyeol böyle bir şey olmadığını söylese de Baekhyun buna inanmayı seçmiş ve aynısını Arin için yapmıştı.
Mara'nın evinde kalmasına neden olan kişi de Chanyeol'du. Chanyeol Mara'yı bahane olarak kullanıp Baekhyun'u ziyaret ediyordu. "Senin uyuma vaktin gelmedi mi küçük?" Dışarıya baktı. "Chanyeol ne zaman gelecek sence?" Chanyeol onu her akşam ziyaret etmeye özen gösterirdi. "Chanyeol gelene kadar uyuyalım bakalım." Baekhyun Mara'yı göğsüne yaslayarak aklından garip bir ninni söyledi. "Uyu miniğim, uyu. Yatağının kenarına yatma sakın. Yoksa gri kurt gelip seni ısıracak."
Aniden gelen gülme sesleriyle kaşlarını çattı. "Daha yeni uyandı. Biraz sessiz olmayı deneyebilirsin." Baekhyun, Chanyeol'u daha fazla yakından tanıma fırsatı bulduğundan beri oldukça yüksek sesli olduğunu öğrenmişti. Çok sık konuşmadığı için bilmiyordu ama samimiyet ilerledikçe bunu fark etmişti.
"Bir bebeğe böyle mi ninni söylüyorsun?" Baekhyun kucağındaki bebekle yavaşça kalkarken göz devirdi. "Beni ısırır diye önlem aldım. Ayrıca şeytan olan bir bebekten bahsediyoruz." Baekhyun odasından çıkarken Chanyeol da onun peşinden ilerledi. Kimse yoktu. Chanyeol geldiği vakit hepsi ortadan kayboluyordu. Chanyeol'un isteği doğrultusunda yapılmıştı. "Gri kurt ısırılma konusunda daha fazla endişelenmeli." Baekhyun bebeği yavaşça yatağına bırakırken aniden kaslı kollar tarafından sarıldı.
"Şimdi kucaklanma zamanı sende." Baekhyun gülümsedi. Birbirleriyle paylaştıkları öpücük uzun bir gecenin habercisiydi. Birkaç saatin sonunda Baekhyun bacak arasındaki sızıyla Chanyeol'un ısıttığı suya girdi. Neredeyse her gün yaptıkları için Baekhyun alışmıştı. Ancak Chanyeol her zaman önceki günden daha sert davranıyor, Baekhyun'un şaşırmasına neden oluyordu.
Sıcak su kaslarını gevşetirken hazırlanan Chanyeol'a baktı. "Bu gece burada kalsan?" Elini suyun içerisinden çıkararak parmağını şıklattı. "Zaten bunu yaparak hemen saraya gidebiliyorsun." Chanyeol gülümsedi. "İşlerim var. Sen güzelce uyu." Baekhyun bunun üzerine iç çekti. Chanyeol her zaman işleri olduğunu söyleyerek onu geri çeviriyordu. "İşin ne?"
"Sorgulamaya mı başladın?" Chanyeol'un ani cevabı kaşlarını çatmasına neden oldu. "Senin yaptığım her şeyden haberin varken benim neden olmasın?" Chanyeol Baekhyun'a yaklaştı ve nazikçe çıplak omzu okşadı. "Bugünlerde çok mu gerginsin? Normalde böyle yapmazdın. Rahatsız olduğun bir şey varsa hallederim."
"Beni sadece geceleri görüyorsun. Normalden kastın bu mu?" Chanyeol'un hareket eden eli durdu. "Sen bu gerginliğini atınca konuşmak daha iyi." Baekhyun daha bir şey diyemeden Chanyeol ortadan kayboldu. "Bu saçma hareket de neydi?" Baekhyun dağılmış odaya iç çekerek baktı. "Çift kavgası böyle bir şey olmalı."
Aradan geçen birkaç günde Chanyeol gelmedi. Baekhyun huzursuzluğunu gizleyerek devam etmişti. Yaklaşık bir hafta sonra Eunwoo evin dışında olanları haber vermek için gelmişti. "Efendim, şeytanlar sizi görmek için geliyormuş." Baekhyun rahat günlerinin sonuna geldiğini artık anlamıştı. "İkramlık bir şeyler hazırlamalarını söyle." Eunwoo başını sallayınca bahçeye çıkarak misafirlerinin yolunu gözlemeye başladı.
Bir süre sonra beliren misafirlerle gözleri Chanyeol'u aradı ve sonunda aradığı kişiyi buldu. "Bizi karşılaman büyük bir incelik Baekhyun." dedi Suho. "Misafirlere hürmet etmeyi severiz." diye cevap vererek onları içeri davet etti Baekhyun. Herkes minderlere oturunca ikramlar başladı. Baekhyun'un gözleri kısa bir Chanyeol'un üzerinde oyalandı ve ardından Suho'ya döndü. "Bu beklenmedik ziyaretinizi neye borçlu olduğumu öğrenebilir miyim?"
"Evet, biz de seni çok özledik Baekhyun." dedi Suho sorudan kaçınarak. Baekhyun eliyle hizmetçilere geri çekilmelerini söyleyince odada yalnız kaldılar. "Birkaç gün burada kalmayı düşünüyoruz." Baekhyun başını salladı. "Boş odalarımız var." Suho'nun çayından tatmasıyla herkes yemeye başladı. "Sıradaki hedefimiz Miguk." dedi Suho çay kasesini masaya bırakarak. Baekhyun'un kaşları havalandı. "Jungguk değil de Miguk? Bu kadar uzağa gitmemizin nedeni ne?" Miguk melekler tarafından kutsanmış bir şehirdi. Şeytanlar neden onlar için tehlikeli bir yere gitmek istiyorlardı?
"Yılanın başı küçükken ezilmeli." dedi Enji. Baekhyun, Enji'nin Yamato'da kral olacağını sanıyordu. Ancak Enji askeri rütbede kalmayı tercih etmişti. "O yılanın büyümediğini sana düşündüren nedir?"
"Daha iyi bir planın var mı?" dedi Kang. "Hiç saldırmamak. Büyük kayıplara neden olabilir?" Chanyeol'un güldüğünü duydu. "Seni korkutan şey ülkenin melekler tarafından kutsanmış olması mı?" Baekhyun kaşlarını çattı. "Bu insanların savaşı mı yoksa melek ve şeytanların mı? Onlarla bir kapışma istiyorsanız bunu dünya harici her yerde yapabilirsiniz. Benim kaybetmeye niyetim yok." Baekhyun kibirli değildi. Sadece kaybedeceğini bile bile savaşmak istemiyordu.
"Bizi meleklerden küçük gördüğünü mü söylüyorsun?" Baekhyun Chanyeol'un bu tavırlarına anlam veremiyordu. Bunun öncesinde daha sakin ve düşünebilen bir şeytandı. Baekhyun bazı şeyler hakkında yanıldığını hissediyordu. "Bedel ödeyerek dünyaya gelen sizlerdiniz." dedi Enji'nin daha öncesinde dediği şeye atıfta bulunarak. Chanyeol sertçe elini masaya vurunca irkildi. Bunun nedeni masada kırık oluşmasıydı. "Küçümsediğin kişinin kölesi olduğunu unutma Baekhyun!" Baekhyun sadece onun ateş gibi parlayan gözlerine bakmakla yetindi.
"Burada benim olduğumu göremeyecek kadar kendinizden mi geçtiniz!?" Baekhyun derin bir nefes aldı. "Bunlardan ben sorumlu olmayacağım. Sadece sizi takip edeceğim." Baekhyun'un huzuru tamamıyla kaçmıştı. Çoğu kişi ise bu tartışmanın nasıl başladığını bilmiyordu. "Askerler gittikçe kendini geliştirdi. Ancak şeytanların da yardımına ihtiyacımız var." dedi Sehun. "Şeytanlar çoğunlukla insanlar ile grup halinde dolaşmayı reddetiyor. Umarım bunun gereğini yaparsınız." dedi Bogum Kang'a. "Yamato'dan askerlerimi getirteceğim. Yakın dövüşte oldukça iyiler." dedi Enji de.
"Sen de fikirlerini paylaşmayı ister misin?" dedi Suho. Şeytan olsa da çıkarları için şimdilik arabuluculuk yapıyordu. "Sakince dinleyebilecek misiniz?" dedi Chanyeol ile aralarındaki gerilimi hatırlatarak. "Boş bir fikir olmadığı sürece, evet." Kai'nin sözleri üzerine Baekhyun kaşlarını çattı. Baekhyun üzerinde hissettiği baskıdan hoşlanmamıştı. "Bir tartışma daha duymak istemiyorum." dedi Suho gelecek olan tartışmanın yolunu keserek.
"Bana kalırsa ilk önce rakibimi tanırım. Sonuçta daha biz yola çıkmadan savaş haberi onlara gidebilir."
"Rakibi nasıl tanıyacağız?" dedi Kang. "Dostça bir ziyaret. Bu bizim için yeterli olacaktır." Enji'nin bakışlarını üzerinde hissetti. Çok küçümser bir surat ifadesi vardı. O da aynı şekilde Enji'ye baktı. "Yamato bizim için kolay lokma olduğu için buna gerek duymamıştık." Suho'ya döndü. "Ancak bu sefer bu şekilde davranmamızda yarar var." Suho ellerini birbirine çarptı.
"Öyleyse bu plana sadık kalıyoruz."
bebek mara çok tatlı değil mi ehehe
chanyeol kafayı yemiş olmalı diğer bölüm pek iyi şeyler yaşanmayacakmış gibi görünüyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan ile Anlaşma
FanfictionBaekhyun hayatı boyunca kız kardeşini korumaya çalışır ve hayatını gizlice yaşar. Ancak bir gün kız kardeşini kaybeder ve şeytan ile anlaşma yapmak zorunda kalır. Gündüzleri takı satıp geceleri suikastçılık yapan Baekhyun, şeytan tarafından nasıl bi...