"Efendim, düşman cephe almış!"
Baekhyun duydukları üzerine aceleyle uzandığı yerden kalktı. Etrafta bağırışmalar vardı. Dışarı çıktı. Her tarafta oklar vardı. Düşman uzakta olduğu için oklar kolay kolay buraya ulaşmıyordu. Ancak düşmanlar adım adım yaklaşıyorlardı. "Diğer komutanlar ve saray askerleri nerede?" Baekhyun çevrede kendi birliğinden başka askerleri görmemişti.
"Hiçbiri yok efendim. Bizi av olarak önlerine attılar." Baekhyun şeytanların öyle boş durmayacağını biliyordu. Eunwoo'yu bile götürmüşlerdi. "Lanet olsun!" Baekhyun düşüncelerini toparladı. "Şu an savaşamayız. Düşmanı kendi üzerinize çekin ama saldırmayın."
"Ya bize saldırırlarsa?"
"Öyle olsa çoktan saldırmışlardı. Korkutmak için böyle yapıyorlar." Baekhyun kılıcını aldı. "Yaralandığınızı görürsem sizi kendi ellerimle öldürürüm. Şimdi koşun!" Askerler koşarken o kendini çalıların arkasına attı. Düşmanlar, askerlerini kovalarken Baekhyun çalılıkların arasından çıktığı gibi koşmaya başladı. Beklediği gibi Yamato kralı oradaydı.
"Uzun zaman oldu." Kral uzun sakalını okşayarak güldü. "Seninle dost olduğumuzu sanıyordum?" Baekhyun alayla krala baktı. "Dosttuk, sen ülkeme saldırmadan önce." Kral başını iki yana salladı. "Ülken savunmasızdı. Neden orayı da kendi topraklarıma katmayayım dedim?" Baekhyun güldü. "Ülkemizin ne zaman başıboş bırakıldığını gördün?"
"Bir şeytanın köpeği olduğunu bu kadar belli etme. Sizi önümüze yem diye attılar." Baekhyun kılıcını kınından çıkardı. "Ben buraya onurum için savaşmaya geldim. Bilirsin, pek kapışma kaybetmem."
"O yüzden senin için en iyi askerlerimi hazırladım." Diğer üç asker de kılıçlarını alırken Baekhyun sırıttı. "Görelim yeteneklerini." Üç asker de aynı anda üzerine doğru geldi. İkisini tekmeyle düşürürken o sırada diğerinin boynunu kırdı. "Ben de çok heyecanlanmıştım." Kral dişlerini sıkarken Baekhyun diğer ikisiyle savaşmaya başladı. Kral Baekhyun'un bu kadar iyi olduğunu tahmin etmiyordu. Baekhyun dikkatsizliği yüzünden kılıcın keskin yüzeyi kolunu keserken küfretti. "Siktir! Senin kolunu kopartacağım." Diğer asker arkadan saldırırken Baekhyun bütün ilgisini kolunu kesene vermişti.
Asker sonunda yorulurken onun kolunu kılıçla kesti. Asker acıyla yere düşerken diğer askerin de içinden kılıcını geçirdi. Nefes nefese kalmışken kaçtığını gördüğü kralla koşmaya başladı. Aralarında yaşanan kovalamacanın ardından sonunda kralın bacakları ağır bedenini taşıyamayınca onu yakaladı. "Bize saldırmandaki amaç neydi? Sen böyle plansız hareket etmezsin." Kral yorgunlukla güldü. "Yaşlı dostunu iyi tanıyorsun Baekhyun. Ben hastayım, ülkem hasta. Sanırım halkın öfkesi omuzlarıma ağır geldi ve artık devam edemiyorum."
Baekhyun sessiz kalsa da en sonunda konuştu. "Senin kafanı koparmadan bu mücadele bitmez. Biliyorsun, değil mi?" Kral kafasını salladı. "O zaman bunun karşılığını vermeden ölemem. İyi yaşa Bekkyon." Baekhyun karnını sıyırıp geçen kılıçla inledi. "Lanet olsun!" Bu kralın son sözü olmuştu çünkü boğazındaki kılıç kafasının boynundan düşmesine neden oldu. Yorgunlukla yere çökerken alkış sesi geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan ile Anlaşma
FanfictionBaekhyun hayatı boyunca kız kardeşini korumaya çalışır ve hayatını gizlice yaşar. Ancak bir gün kız kardeşini kaybeder ve şeytan ile anlaşma yapmak zorunda kalır. Gündüzleri takı satıp geceleri suikastçılık yapan Baekhyun, şeytan tarafından nasıl bi...